Sarı – Kırmızı'nın intikamı
Önceki hafta Miami’de bindiğim taksinin Jamaikalı şoförüne nasıl olup da Jamaika’nın Brezilya ile berabere kalmayı başardığını sorduğumda şu cevabı aldım: “Reggae Boylar yürekleriyle oynadılar. Futbol ayak oyunu ama önce yürek lazım. Brezilya’da olmayan yürek bizde vardı.”
Dün Fenerbahçe ile Kayserispor arasındaki maçı seyrederken, taksi şoförü Juan’ın bu sözünü hatırladım. Fenerbahçe’de her şey vardı Seyirci vardı, hava güzeldi, ama futbol oynayacak yürek yoktu.
Bu hafta öncesinin beraberliği ile zafer sarhoşu olan takım, bütün hatlarıyla koşan Fenerbahçe’nin üzerine sadece fizik gücüyle değil yüreğiyle gelen Kayserispor’a diş geçiremedi.
Fenerbahçe uzun zamandan beri sahasında ilk kez böyle yürekten oynayan bir Anadolu Kulübü’nü misafir etti. Kayserispor alıştığımız ‘Anadolu takımları katı defans yapar’ mantığından çok uzaktı.
Futbolun bütün gereklerini yaptı. Koştu, gol attı ve Fenerbahçe’ye cehennem gibi bir 90 dakika yaşattı. Maç öncesi takım kadrolarına bakarken, Ali Şen’in başkanlığı bırakmasından sonra meydanı boş bulanlar kervanına Bariç’in de katıldığını gördük.
Mutlaka galip gelmesi gereken bir maçta Faruk ve Tayfun gibi oyuncularını kenarda oturtan Bariç, sahaya acemiliğini üzerinden atamamış Taner ile hiçbir olumlu hareketi başaramayan Tuncay’ı sürmüştü. Sahada Boliç ve Saffet de koşmayıp, yürüyenler kervanına katılınca Fenerbahçe sanki sahaya yarı takımla çıkmış gibi bir görünüm sergiledi. Maçın sonlarına doğru Erol’un 90’a giren şutunu Fenerbahçe forvet oyuncuları kale çizgisinden çıkarmayı başarınca Kayserispor sahada sanki 15 kişiyle oynuyor gibi oldu.