16 Temmuz’daki esrarengiz olay
Mehmet Dişli’nin, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ı ele geçirip, Akıncı Üssü’ne götürdüğünü, Akar’a darbenin lideri olmasını önerdiğini, silahla tehdit ettiğini de biliyoruz.
Ama bildiğimiz bir şey daha var ki bu çok esrarengiz bir durum:
Darbenin bastırılıp Akıncı Üssü’ndeki Genelkurmay Başkanı ve beraberindekiler kurtarılınca, Orgeneral Akar, bir helikopterle Çankaya Köşkü’ne geldi.
Saray yapıldığından beri Çankaya Köşkü, Başbakanlık tarafından kullanılıyor.
Burada bir kriz merkezi kurulmuştu ve Başbakan bu merkezden, darbe sonrası ortaya çıkan durumu yönetmişti.
Akar’ı, Çankaya Köşkü’ne getiren helikopterden inen askerlerin arasında Mehmet Dişli de vardı.
Ve Mehmet Dişli, Başbakanlık’taki bu kriz merkezinde yaklaşık yedi saat görev yaptı, kardeşine bilgi verdiği sırada da polisler tarafından gözaltına alındı, mahkeme tarafından tutuklandı.
“Esrar” da zaten bu!
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, bir darbeci olduğunu şahsen bildiği bir asker ile bir helikoptere binip Çankaya’ya geldi ama darbecinin 7 saat süreyle kriz merkezinde çalışmasına da göz yumdu.
1– Diyelim ki Akıncı Üssü’nde kendisini kurtaran polislere güvenip Dişli’yi teslim etmek istemedi ve Mehmet Dişli’nin de helikoptere binmesine ses çıkaramadı. Neden helikopterden iner inmez Mehmet Dişli’nin tutuklanmasını istemedi?
2– Mehmet Dişli’nin, darbe sonrası ortaya çıkan krizi yönetmek için kurulan kriz merkezinde 7 saat süreyle çalışmasına nasıl müsaade etti?
3– Mehmet Dişli, kriz merkezindeki bu yedi saat içinde hangi kararların alınmasına, hangi tedbirlerin geliştirilmesine katkıda bulundu?
4– Mehmet Dişli’nin bu kriz merkezinde tek başına alıp uygulamaya koyduğu kararlar var mıydı?
Bu soruların yanıtlarını bilmiyoruz.
Genelkurmay Başkanı’nın yaşadığı şok nedeniyle basireti mi bağlanmıştı? Yoksa 15 Temmuz öğleden sonrasındaki yaptığı gibi yine değerlendirme hatası mı yapmıştı?
Meclis araştırma komisyonunun AKP’li üyeleri, Genelkurmay Başkanı’nın Meclis’e gelip, “milli iradeye” yanıt vermesini engelledi.
Daha da ilginci Dişli’yi sorgulayan savcı da merak edip Genelkurmay Başkanı’na bu soruları sormadı.
Acaba Genelkurmay Başkanı, kendisi açıklamak ister mi bunun nasıl olabildiğini?
‘ALDANMA, ALDATMA’ MESELESİ
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, “Siyasi hayatımda ne aldanan oldum, ne aldatan oldum” dedi.
Oysa bizzat kendisinin açıkladığı iki olay biliyoruz ki, 15 yıllık AKP iktidarının bu ülkeye en büyük bedeli ödettirdiği iki olay da budur.
Birincisini şu sözleriyle bizzat kendisi itiraf etmişti:
“Çözüm Süreci içerisinde valilerimiz kendilerine verdiğimiz talimatlar gereği ciddi manada bu terör örgütlerine karşı şu andaki operasyonlara girmiyorlardı. Belki kendilerine çekidüzen verirler, belki bu şekilde devam etmezler, ama maalesef kendilerine çekidüzen vermediler. Tam aksine bu süreç içerisinde ne yazık ki bir hazırlık safhasının içerisine girdiler değerlendirmesinde bulunduk.”
“Çözüm süreci” boyunca, askere de “PKK ile çatışmaya girme” emri verilmişti. Asker operasyon için izin istediğinde, valiler bu istekleri reddediyorlardı.
Haziran 2015 seçimlerinden sonra AKP, Meclis’teki çoğunluğunu kaybettiği için politika değiştirince de kıyamet koptu biliyorsunuz.
Güneydoğu’daki birçok kent yerle bir oldu, kadın ve çocuk da dahil onlarca masum sivil olaylarda hayatlarını kaybetti. En az 500 bin kişinin evi, dükkânı yıkıldı. Yüzlerce şehit verildi.
Neden? PKK, Erdoğan’ı aldattığı için!
15 Temmuz darbesiyle sonuçlanan hataların büyüğünü de yapan ondan başkası değildi, nitekim bunu bizzat itiraf da etmişti.
“Aynı menzile farklı yollardan gidiyoruz sandık” dediği Fetullahçıların kendisini aldattığını söylemişti.
O “aldatılmanın” nasıl sonuçlandığını biliyoruz: 200’den fazla vatandaşımız darbeciler tarafından şehit edildi. Yüz binden fazla memur Fetullahçı çete tarafından devlete yerleştirilmiş, bu ortaya çıktı. Devletin ve belediyelerin parasal olanakları bu çeteye peşkeş çekilmiş, ortaya çıktı.
Neden? Erdoğan, Fetullahçılar tarafından aldatıldığı için!
“Aldatan olmadım” diyor. Gerçekten öyle mi?
Ergenekon ve Balyoz davalarının “savcısı” kimdi? Bu, “aldanmış” olmasının bir sonucu muydu?
2010 anayasa referandumunda, “HSYK 22 üyeli olacak, 10’unu hâkimler seçecek, yargı vesayetten kurtulacak” diyen kimdi?
Bugün “HSK 13 üyeye inecek, 7’sini Meclis seçecek, yargı vesayetten kurtulacak” diyen kim?
Hangisi doğru?
BİNBAŞI HAYALET ADAM!
BİR okuyucum “Binbaşı H.A.” adının “Hayalet Adam”ın kısaltmasından kaynaklandığını, istihbarat örgütlerinin bu tür olaylardaki ihbarcıları böyle tanımladığını yazdı. Olabilir, istihbarat uzmanlık alanım değil.
Ama merak ediyorum: Savcılık, bu ihbarcının kim olduğunu merak etmiyor mu?Binbaşı H.A., MİT’e yaptığı ihbarında neler dedi? Kara Havacılık ile ilgili davaya bakan savcı o sabah Kara Havacılık’ta olayların nasıl geliştiğini merak etmiyor mu?
“Darbeyi erkenden açığa çıkaran kahramanın” kim olduğunu öğrenmek, aziz milletimizin hakkı değil mi?
Binbaşı H.A., darbeyi önlediği için bir madalya hak etmiyor mu?
Yoksa H.A., gerçekten hayalet mi?