HÜRRİYET

3. köprü olmasın diyen mi var?

ULAŞTIRMA Bakanı Binali Yıldırım, “3. köprü yapılmasın” demenin İstanbul’a haksızlık olacağını söyledi.

Yıldırım belli ki bu konularda yazılıp çizilenleri hiç okumamış. İtirazların “üçüncü köprü olmasın” diye yapıldığını zannediyor.

Hayır, böyle bir şey yok. Bu kadar büyük bir kentte, Boğaz geçişinin sadece iki köprü ile idare edilemeyeceğini herkes biliyor.

Problem, yapılacak köprünün sorunun çözümüne ne kadar hizmet edeceği ile ilgili.

Ve elbette kentin doğal ve tarihi yapısının bu iş yapılırken bozulmamasına gayret etmek de bir başka sorun.

Başbakan ve Ulaştırma Bakanı, üçüncü köprünün, Boğaz’ın en kuzeyinden geçmesinde ve “transit trafiğe hizmet etmesinde” ısrarlılar.

Böyle bir köprünün İstanbul’un trafik sorununu çözemeyeceğini anlamak için köprülerden geçen araç sayılarına bakmak yeterli.

Köprülerden geçen transit trafik, toplam trafiğin yüzde 2’si kadar bile değil.

Başbakan da, Bakan da bu bilgilere benden daha kolay ulaşabilirler.

Bakan, 3. köprü ve bağlantı yollarının kentin son ormanlık alanı ile su toplama havzalarını tahrip etmesine izin vermeyeceğini söylüyor.

O yollar sanki başka bir yerde yapılıp, helikopterle getirilip yerlerine konulacak!

Bugünlük şunu söyleyeyim: İstanbul’a 3. köprü yapılmasın demiyorum. Ama yapılacak köprünün, kent içi ulaşımı rahatlatabilmesinin şartları da yerine getirilmeli. Üzerinde metro geçişi olan bir köprü olmalı. Kentte mevcut olan ve halen yapımı süren ulaşım sistemlerine bağlanabiliyor olmalı.

Tartıştığımız konu budur.

’Melek gelse kanatlarını yolarlar’

DP Kongresi’nin mayıs ayına ertelenmesinden sonra partide genel başkan arayışı sürüyor. Partinin başına geçmesi istenenlerden biri de Tansu Çiller.

Geçtiğimiz hafta DP’nin başında Çiller’i yeniden görmek isteyen bir grup ziyarete gitmiş.

Deniz Güçer’in Akşam’da yazdığına göre Tansu Çiller, gelen heyete şunları söylemiş:

“Şimdi DP’nin başına bırakın beni, gökten zembille melek indirilse kanatlarını tek tek yolarlar. İnsanları bir salona doldurup genel başkan seçerek bu işin olabilmesi mümkün değil. 3 gün sorunları konuşmalı, beş gün ne yapacağımızı tartışmalıyız. Ölüsü yüzde 10 eder denilen bu partinin oyları nereye gitti, bunu konuşmalıyız.”

Çiller’in bu sözlerini okuyunca, “Siyasete ara vermek yaramış” diye düşündüm. Belli ki DP’de sorunun sadece partinin başında kimin olacağıyla ilgili olmadığını gören hiç olmazsa bir kişi var.

DP kendine yeni bir çizgi tarif etmeden, sadece başındaki liderin ismine güvenerek ne kadar yol alabileceğini geçtiğimiz seçimde öğrenmiş olmalıydı.

Belki Çiller’in bu çıkışı, DP için yeni bir başlangıç noktası oluşturabilir

Tarih Baykal’ı böyle yazacak

CUMHURİYET Halk Partisi, kongre öncesinde bir kez daha karıştı.

Genel Başkan Yardımcısı ile Genel Sekreter’in, bir ilçe örgütüyle ilgili görüş ayrılıkları, istifa ile sonuçlandı.

Bu partinin tarihini bilenler için hiç de yeni bir haber değil.

Delege oyunları, kongrelerde kazanan muhalif teşkilatları görevden alıp yerine “seçilmemiş olanları” tayin etmek gibi uygulamalar CHP’nin gerçek bir sosyal demokrat parti kimliğine sahip olmamasından kaynaklanıyor zaten.

Bunun bir tek politik sonucu var: CHP, her seçimde biraz daha eriyor ve parti giderek “halkın” değil, bir küçük “kliğin” partisine dönüşüyor.

Kaybedilen son seçimden sonra, Deniz Baykal’ın ilerleyen yaşı nedeniyle artık son bir tarihi misyon üstlenebileceğini ve yerel seçimlerin de bunun için bir fırsat yaratabileceğini düşünmüştüm.

Bunun yolu, parti içi demokrasi yollarının tamamen açılması ve partiyi geleceğe taşıyacak yeni kadroların, demokratik bir biçimde tüm üyelerin katılacağı süreçlerle seçilmesinden geçiyordu.

Ortaya çıkıyor ki Baykal, giderayak bile böyle bir misyonu yerine getirme hevesine de sahip değil, böyle bir vizyonu da yok.

Bu parti, böyle kendi içinde küçüle küçüle sonunda yok olup gidecek ve tarih, Deniz Baykal ve arkadaşlarını böyle yazacak.