Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Anketler ‘hayır’ diyor

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Lübnan’a asker gönderilmesi konusunda şöyle konuştu: “Salı günkü tezkeredeki metni görürseniz, o metinde böyle bir şeyin olamayacağını ve biz böyle bir şeyin bir defa olmasını kabul etmiyoruz. Böyle bir şey askerlerimizden talep edildiği anda Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olarak askerimizi çekeriz.”

Başbakan’ın “şey” dediği, Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararının, Hizbullah’ın silahsızlandırması işlemini de kapsayıp kapsamadığı sorusu.

Başbakan istediği kadar aksini iddia etsin, BM Güvenlik Konseyi kararının atıf yaptığı eski kararlar Hizbullah’ın silahsızlandırılmasını öngörüyor ve Barış Gücü bu kararların uygulanmasını sağlamak için orada olacak.

Kararı kimin daha doğru yorumladığını elbette zaman içinde daha iyi göreceğiz.

Dün öğlen saatlerinde gazetelerin internet sitelerinde bu konuda yapılan anketlere bir göz attım.

Sonuçlar “Hayır, asker göndermeyelim” diyenlerin çoğunlukta olduğunu gösteriyor.

Hürriyet: Yüzde 76,8 hayır, yüzde 23,2 evet. Milliyet: Yüzde 84 hayır, yüzde 16 evet. Sabah: Yüzde 69,66 hayır, yüzde 28, 74 evet, yüzde 1,6 fikri yok. NTV: Yüzde 74,61 hayır, yüzde 25,39 evet.

Denedim, siteler anketlere aynı bilgisayardan birden fazla verilen oyları kabul etmiyor.

Belki “Türk halkı bu konuda ne düşünüyor” diye merak edenler için ilginç olabilir bu sonuçlar diye aktarıyorum.

Milli Eğitim’i bu bakandan kurtarmak gerek

Milli Eğitim Bakanlığı’nın OKS sınavında tercih belirtmeyen Yatılı İlköğretim Bölge Okulları mezunlarının tümünü imam hatip liselerine yerleştirmesinin nedenlerini iyi düşünmemiz gerek.

AKP iktidarı, bu çocukları sistemli ve planlı bir şekilde “kendi arka bahçesi” olarak gördüğü imam hatiplere yerleştirerek gelecek için “taraftar yaratmaya” çalışıyor.

Bu yıl OKS sınavına giren çocukların velilerinin eline, sınav sonuçlarıyla eş zamanlı olarak bazı okullardan “davetiyeler” de geldi.

Yüksek puan alan öğrencilere burs vaat eden, dizüstü bilgisayarı gibi pahalı eğitim araç gereçlerini rüşvet olarak sunan bu okulların tümünün İslamcı cemaatlere ait olması bir tesadüf olabilir mi?

Bu çocukların velilerinin adreslerinin ve çocuklarının sınavda kazandıkları puanların bu okulların eline nasıl geçmiş olduğunu tahmin etmek hiç zor değil.

Milli Eğitim’deki şeriatçı bir kadrolaşma var ve bunlar çocukların iyi bir eğitim almasına değil, geleceğe yönelik siyasi hesaplarına alet olmasına çalışıyorlar.

Bu yüzden Anadolu Liseleri’ndeki açık kontenjanlar ısrarla açıklanmıyor ve bu çocukların bu tür özel okulların eline düşmeleri için ortam yaratılıyor.

Benim istihbaratıma göre şu anda İstanbul’daki Anadolu Liseleri’nde 1000’e yakın kontenjan açığı var.

Bin çocuğun gelecekteki yaşamlarını etkileyecek, onlara iyi kurumlarda eğitim olanağı sağlayacak olanak var ve Milli Eğitim Bakanı siyasi hesaplarının peşinde onların gelecekleriyle oynuyor.

Milli Eğitim Bakanı bugünkü iktidar çoğunluğuna güvenerek eğitim kurumları içinde istediği gibi at oynatabileceğini zannediyor olabilir.

Buna geçit vermemek de herhalde ülkenin tüm laik güçlerinin en önde gelen işi olmalı.

Köprü zammının bir mantığı var

BOĞAZ köprüleri ve otoyol geçiş ücretlerine yapılan zam birçok kişinin tepkisini çekti. Otoyol geçiş ücretlerine yapılan zamma gösterilen tepkiler haklı olabilir.

Ancak Boğaz Köprüleri’ne zam yapmanın ve bu geçişi tercih edilmez kılmanın bir mantığı var.

Bugün iki köprüdeki trafik tıkanıklığı nedeniyle üçüncü köprünün yapılmasını tartışıyoruz.

Üçüncüyü bir dördüncünün takip etmesi de kaçınılmaz.

Bunların maliyetini hep birlikte ödeyeceğiz. Yaşamları boyunca bir kez bile köprüden geçmemiş ve geçmeyecek olanlarımız da dahil!

Öte yandan köprü trafiği nedeniyle ticari araçlara getirilen geçiş kısıtlamalarının ve kamyonların günün altı saati köprüyü kullanamıyor olmalarının da ekonomiye getirdiği ek bir yük var.

Bunun nedenlerinden birisi İstanbul’da toplu ulaşım konusunda yeterli yatırım yapılmamış olmasıysa diğer nedeni de içinde sadece bir kişi olan otomobillerin köprüye yığılmaları.

İşleri Avrupa yakasında, evleri Anadolu yakasında olanlar, bunu elbette “zevk olsun diye” yapmıyorlar.

Anadolu yakasında ev kiraları daha ucuz, kentleşme daha düzgün.

Ama onların bu tercihlerinin bedelini tüm ülkenin ödemesi de mantıklı değil.

Eğer köprü geçiş ücretleri tek kişinin geçişini ekonomik olmaktan çıkaracak seviyede olursa otomobillerin birer kişiyle trafiğe çıkmalarını önlemek de mümkün olabilir.

Bu aynı zamanda kent içi trafiğini de rahatlatacak bir çözüm olur.

Bunu sağlayacak iki yol var: Ya plaka kısıtlaması gibi kamu otoritesinin gücünü kullanacağı tedbirler almak ya da geçiş ücretini yükselterek insanları bu tercihe gönüllü olarak sevk etmek.

Doğru olan bana ikinci yol gibi geliyor.