Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Milli Eğitim Bakanı’nın vicdanı var mı?

MİLLİ Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e bu köşede sorduğum bir sorunun yanıtını dün Hürriyet’te yayımlanan Nuran Çakmakçı’nın haberinden aldım.

Evet, bana ulaştırılan iddialar doğruymuş. Milli Eğitim Bakanlığı Yatılı İlköğretim Bölge Okulları mezunlarından 26 bin 313 öğrenci, istekleri dışında imam hatip liselerine yerleştirilmiş.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın OKS sonrasında izlediği tutum, bu bakanlığın aklını fikrini imam hatip okullarına taktığının bir başka örneği.

Küçücük çocukları siyasi emellerine alet etmeye çekinmeyen, onların gelecekleriyle oynayarak bugün siyasi prim yapmaya çalışanlara mevcut yasalar çerçevesinde sadece şunu söyleyebiliyorum: Allah size layık olduğunuzu versin!

Yazı yazarken hep şunu düşünürüm: Gerçek sadece senin gördüğün gibi olmayabilir.

Bu nedenle de yazılarımda kırıcı olmamaya, eleştirilerimde insaf sınırları içinde kalmaya gayret ederim.

Ama bu tablo karşısında soğukkanlılığımı koruyabilmeme olanak yok.

Binlerce çocuk açık kontenjanların ilan edilmesi için heyecanla beklerken, Milli Eğitim Bakanlığı’nın uğraştığı işe bakın.

İki hafta sonra okullar açılacak ve bütün yılını bu okullardan birine girebilmek için çalışarak geçiren çocuklar büyük bir hayal kırıklığı içinde kalacaklar.

Onlar hayal kırıklığı yaşarken, okullardaki öğretmenler de boş sıralara bakıp kalacaklar.

Bunun vicdanlı bir insanın yapabileceği bir iş olduğuna kim inanır?

Talat’ı ve halkını yok saymak

FORMULA 1 yarışlarında birincilik ödülünün Mehmet Ali Talat’a verdirilmesinin doğru olduğunu düşündüğümü yazmıştım.

Bu yolla “KKTC’yi bütün dünya tanıyacak” iddialarına inanacak bir safdil değilim elbette.

Ama bunun herkese şunu göstereceğine inanıyorum: Türk halkı, KKTC’yi asla yalnız bırakmayacak!

Türk halkı en başından beri bu hassasiyet içinde olmasaydı, Kıbrıs çoktan Girit’e dönmüş, belki daha da beteri olmuştu. Bunu unutmayalım.

Bu nedenle Formula 1’de ceza alabileceğimizi iddia ederek ödülün Talat’a verdirilmesini eleştirenlere şunu söylemek istiyorum:

İsimlerinizin başında büyük sıfatlar var. Sık sık ortalığa çıkıp “Formula 1’i bu ülkeye ben getirdim” diye kişisel paylar da çıkarıyorsunuz. Otomobil dünyasındaki ağırlığınızdan söz ediyorsunuz.

Şimdi bu ağırlığınızı göstermenin zamanıdır.

“Spora siyaset bulaşmasın” diyenlere şunu söyleyiniz: Spora siyaset bulaştırmak, Talat’ı ve halkını yok saymaktır.

Türkiye, bu yarışmadan dışlanırsa bu Talat’ın ödül vermesinden değil, sizlerin ilişkilerinizi ve ağırlığınızı kullanamamanızdan olacaktır.

Bir yaz ’şarkısız’ geçti!

SONUNDA eylül de geldi. “Kiraz mevsimi, çalışma değil, sevişme zamanı” diye şarkılar söylememin üzerinden topu topu üç ay geçmiş.

Ve dikkatli okuyucuların gözünden kaçmamıştır, “yıllık iznimin bir bölümünü” bile kullanamadım.

Yani sizin anlayacağınız, bir yaz daha çalışarak geçip gitti benim için.

Geçmiş yazları bana hatırlatan şey, hep o mevsim çıkan şarkılar olmuştur.

Şimdi düşünüyorum da 2006 yazını bana hatırlatacak bir şarkı var mı diye, bulamıyorum!

“Çakkıdı” desem bana uymaz, biz “cheek to cheek” kuşağı sayılırız.

“Binlerce dansöz var”a dilim dönmüyor zaten. Başını söylüyorum da, o sondaki “var”ı Serdar Ortaç gibi kıvırtamıyorum.

“Kalbini mi kırdım, af edersin” diye bir şarkı var, her yerde o çalıyor. Belki onunla bir ilgisi yok ama Demet-İbo geyiği artık beni baydığı için bu şarkıyı da sevemedim.

Ajda’nın Vitrin’ini dinlerken gülmeme engel olamıyorum: Kendimi sakladım görmeyi bilenlere!

“Elimi de kolumu da bağla hadi” diye bir şarkı var, bana Marquis De Sade’ın “Erdemle Kırbaçlanan Kadın”ını hatırlatıyor. İnsanda uçuşan tülleri çağrıştırması gereken bir mevsimi böyle hatırlamak ne kadar doğru olur bilemiyorum.

Yazlık evimizin yanındaki su parkının animasyonları da “Ya tutarsa, ya tutarsa” diye bir şarkıyla başlıyor.

Sabahın kör saatinde bu şarkıyı duyunca “Seni bir tutarsam” diye geçiriyorum içimden.

Bir umudum Nazan Öncel’de idi; ama onun yeni albümü de bu yaza yetişemedi.

El Roman Bey de önceki yazlardaki performansının gerisinde kalınca bu yaz eski şarkılarımdan birine sarıldım: Benden selam söyleyin bütün aşklarıma! (Sezen Aksu’nun yorumuyla elbette, Gülşen’den değil!)

Bu konuda yalnız değildim sanırım ki gittiğim her yerde en az bir kere bu şarkının çalındığına tanık oldum.

Bakalım gelecek yaz bizleri neler bekliyor.