Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

En son kızacak kişi Başbakan olmalıydı

MAHMUR Kampı’ndan gelen mülteciler ile dağdan inen PKK’lıların davul-zurnalı törenlerle karşılanması sırasında yaşananlar toplumda ciddi bir tepkiyle karşılandı.

Bunda şaşılacak ve o kadar sinirlenilecek bir durum olmadığını düşünüyorum.

Bu topraklarda böyle bir âdet vardır ve “Kürt açılımının” kaçınılmaz sonucu bir genel af ilan edildiğinde daha büyük gösterilerle karşılanacakları da kesindir
.

 

Kabullenmenin zor olduğunu biliyorum ancak artık alışmamız gerekecek, bunu da unutmayalım.

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da gösterilere sinirlenenler arasında ve “Kafamı kızdırmayın, yoksa hiçbir şey yapmam” havasında. Onun neden bu kadar sinirlendiğini ise hiç anlayamadım.,

 

İçi doldurulmamış bir “Kürt açılımı-demokratik açılım” iddiasıyla ortaya çıkan kendisi.

 

Bunun ne olduğunu hâlâ açıklayamadığı için, inisiyatif PKK’nın eline geçmiş bulunuyor.

 

Hükümet, “açılım” sözünü ettiğinden beri tartışma PKK’nın ve DTP’nin talepleri ve önerileri üzerinden yürütülüyor.

 

Bunun hem Türkler, hem de Kürtler üzerindeki doğal sonucu, bir tarafın “bayram” yaşarken, diğer tarafın “öfkeyle burnundan soluması” olacaktı ve nitekim öyle de oldu.

 

Ne olduğu tam olarak bilinemeyen bir açılım iddiasıyla ortaya çıkan hükümetin bu duruma sinirlenmesi bu nedenle son derece anlamsız!

 

Öte yandan sorunun “bağımsız yargı” ile ilgili yönü de var.

 

Yargıçları sınır kapısına kadar gönderen kimdi? Onlara “Mesele çıkarmayın” talimatı vererek “Pişman mısın” sorusunu bile sordurmayan kimdi?

Bu işten en büyük yarayı bu nedenle “bağımsız yargı” aldı.

 

“Terör örgütü” üyesi oldukları halde “suça karışmadıkları” gerekçesiyle serbest bırakılanlar, davul-zurna ile karşılanırken, benzer durumlardaki kişiler neden hâlâ içeride?


Üstelik çoğunun bir terör örgütü üyesi oldukları bile tartışmalı.


Bu meseleyi bu hale getiren hükümetten başkası değil ve bu nedenle olaylara en son kızması gereken kişi de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmalı
.

 

Ak koyun, kara koyun!

DÜNYANIN en tanınmış kumaş üreticilerinden Loro Piana’nın sahibi Pier Luigi Loro Piana, geçenlerde kişiye özel dikim yapan Milimetric’in İstinye Park mağazasının açılışı için Türkiye’ye geldi.

Anlattığı bir anekdot daha önce hiç duymadığım bir şeyi öğrenmemi sağladı. Sizlerle paylaşmak için not etmiştim, kısmet bugüne imiş. Dünyada en iyi yün, ak koyunlardan elde edilirmiş. Bu nedenle büyük sürü sahipleri, kara koyunları sürülerinde barındırmıyorlarmış. Ak koyunlar ile kara koyunlar çiftleşirse, yünün kalitesinin bozulmasından korktukları için! Bu nedenle kara koyunların nesli de hızla tükenmeye yüz tutmuş.

Koyunlara yönelik bu ırkçı tutuma çok üzülen Avustralyalı bir hayvansever kadın, kara koyunları özel olarak toplayıp yetiştirmeye başlamış.

Loro Piana kadının bu tutumundan çok duygulanınca onunla da iş yapmaya başlamış.

“Siyah kumaşları, kara koyunlardan topladığımız yün ile üretiyoruz. Böylece yünü boyamamıza gerek kalmıyor ve kumaş daha doğal ve yumuşak oluyor hem de çevreyi kirleten bir uygulamadan kurtulmuş oluyoruz” diyor.

Doğa sevgisinin nasıl bir iş haline getirilebileceğinin güzel bir örneği diye düşündüğüm için sizlerle paylaşmak istedim.

 

Bir haber boykotu iyi gelir!

BAZI sanatçılar gazeteye ilan vermişler, magazin muhabirlerini eleştiriyorlar. Bir dizi oyuncusunun başına gelenler, meslektaşlarımızdan bir grubun topyekûn suçlanması için gerekçe haline getirildi.

Dünyanın her yerinde bu tür tartışmalar yaşanıyor. Ama bu tartışmanın gazete ilanlarıyla bir savaşa dönüştürülmesini anlayabilmek de mümkün değil.

Bir kere o olayda, oyuncunun yerlerde sürüklenmesinin nedeni gazetecilerin değil, polisin tutumu.

Bunun sanatçılar tarafından eleştirildiğini duymadım. İkincisi magazin muhabirleri ile film ve sahne sanatçıları birbirlerine her zaman ihtiyaç duyan kişiler.

Gazetecilere “Fotoğrafımı çek, haberimi yap” diye ricada bulunanların, şöhretlerini o haberlere borçlu olanların biraz daha insaflı olmalarını beklememiz gerekir.

Elbette her meslek grubunda olduğu gibi magazin muhabirlerinin arasında da çürük yumurtalar vardır ve onlar ile mücadele etmek de işini dürüstçe yapan gazetecilere düşmelidir.

Bu tür çok insanın bu piyasadan hızla elenip gittiklerini de biliyoruz.

Gazete ve televizyon yöneticilerine düşen görev bu tür kişileri ayıklamaları, yalan üzerine kurulmuş haberleri ve programları yayına koymamalarıdır.

Bu yapılırken o ilanda imzası olanların haberlerini ve görüntülerini de hiç olmazsa bir altı ay gazetelere, televizyonlara koymamak da gerekiyor.

Şöhretlerini “hiç olmayan oyunculuk yeteneklerine” değil, o haberlere borçlu olduklarını iyice anlamaları için!