Antalya, 1 milyar eve girdi!
DÜSSELDORF’tan Antalya’ya, THY’nin tarifeli uçağı ile uçtum.
Benim havaalanında bulunduğum iki saat içinde benim uçtuğumdan başka Antalya’ya dört ayrı şirketin daha uçuşu vardı.
Antalya’nın giderek İstanbul’dan sonra dünyada en çok bilinen Türk şehri olacağını söyleyebilmek için falcı olmaya gerek yok.
Turist istatistikleri bunu gösteriyor zaten.
Antalya’ya gelmemin nedeni National Golf Club’da düzenlenen “Ladies Open golf şampiyonası”.
Profesyonel kadın golfçüler Avrupa şampiyonası çerçevesinde Antalya’daki turnuvaya katılıyorlar. 108 sporcunun katıldığı dev bir yarışma bu.
Antalya’nın ve Türkiye’nin tanıtımı için gerçekten önemli bir turnuva.
Turnuvayı takip eden 40 yabancı gazeteci var. Bunun dışında televizyon yayınları ile şampiyona 1 milyar eve ulaşıyor. Bunun ne kadarı seyrediyor orasını bilebilmeme olanak yok ama golf yarışmaları ile ilgili yayınların çok izlendiğini biliyoruz.
Şurası gerçek: Bu tür organizasyonlar ile Türkiye ve Antalya’nın tanıtılması ve zengin golf turistinin, yaz mevsimi dışında ilgisinin Antalya’ya çekilebilmesi turizm gelirlerinde patlama yaratabilir.
İspanya’nın bu işten yılda 6 milyar dolar kazandığını, turizm gelirlerinin yüzde 60’ına yakınının golf turizminden elde edildiğini belirteyim. Portekiz’in turizm gelirleri içinde golf turizmi gelirlerinin payı ise yüzde 30’a ulaşıyor.
Şu basit hesap bile bu işin gelişmesinin nasıl sonuçlar doğurabileceğini gösteriyor: Normal bir turist Türkiye’de günde 30 dolar civarında para harcıyor. Bir golf turistinin harcadığı para ise kişi başı 130 doları buluyor. Yani bir golf turisti, dört normal turiste bedel!
Golf turistleri ayrıca oyun oynarken de para harcıyorlar. Antalya Belek bölgesine geçen yıl gelen 120 bin golf turistinin, golf oynamak için ödedikleri saha ücreti 200 milyon Euro’ya yaklaşıyor.
Dünyada turizm sektörü yılda yüzde 2 civarında büyürken, golf turizminin büyüme hızı ise yüzde 8!
Uluslararası organizasyonu, bu şampiyonayı Türkiye’de yapmaya ikna etmek kolay olmadı.
Türkiye ile ilgili olumsuz yargıları aşabilmek ancak kişisel ilişkilerle mümkün olabildi.
National Golf Club’ın kurucusu, dostum Bülent Göktuna’nın bunun için ne paralar harcadığını ve nasıl uğraştığını yakından takip etmiştim.
Sorun her zamanki gibi bu işi büyütecek sponsorların bulunmasındaki zorluklarla da ilgili.
THY bu yarışmaya sponsor olarak önemli bir görevi yerine getirdi.
Ama bence bu işin devlet desteği ile büyütülmesi gerekiyor. Belek bölgesindeki milyarlarca dolarlık turistik yatırımın ucuzcu her şey dahilci turistlerin olmadığı yaz ayları dışında da faal olabilmeleri hem istihdam açısından hem de yatırımların geri dönüşünün hızlandırılması açısından önemli.
İşsizliği ‘bacasız sanayi’ ile yenebiliriz
ÇOCUKLUĞUM Antalya’da geçti. Ben çocukken yani yaklaşık 40 yıl kadar önce, Antalya’nın gelecekte çok büyük bir turizm merkezi olacağı konuşulurdu ama kimse de bunun olabileceğine ihtimal vermezdi.
Topu topu iki motel ve bir otel vardı, tatil köyü diye bir şeyi de ilk kez İtalyan Tatil Köyü, Kemer’de açıldığında duymuştuk.
Benim çocukluğumda Belek, kendi halinde küçük bir yerdi. Denize girmek için oraya hiç gitmezdik, çünkü o zamanki Antalyalı anlayışına göre Belek’te “denize girilmez”di.
Lara ve Konyaaltı dışında denize girmek için Side’ye kadar gitmek gerekirdi, Side-Antalya arası makbul değildi.
Şimdi o zamanlar burun büktüğümüz bu bölge, Türkiye’nin en büyük turizm yatırımlarını barındırıyor.
Her biri değişik konseptler sunan dev tatil merkezleri.
Bu son gidişimde Susesi Resort’da kaldım. Odanızı ararken içinde rahatlıkla kaybolacağınız dev bir tesis ve her yerinden su sesi geliyor.
Daha önce de Gloria Golf’te ve Adam & Eve’de kalmıştım.
Kaldığım otellerdeki büfelerin zenginliği ve ikramın hiç durmaksızın 24 saat sürdüğü düzen, Uzakdoğu’nun sağlık konseptli büyük yatırımlarının pabucunu dama atacak düzeyde.
Doğal çevrenin korunmasına dışarıdan bakıldığında özen gösteriliyor ama biz turistlerin göremeyeceği yerlerde neler oluyor, onları bilemiyorum.
Antalyalı çevrecilerin bu konudaki titizliklerine hem devlet hem de turistik tesisler özen gösterirlerse, büyük bir doğal mirası koruyabilir ve gençlerimizi işsizlikten kurtaracak geliri elde edebiliriz.
Baykal istifa etmeli mi?
Genel görünüm şu: Bu ilişki gerçekten yaşandıysa Deniz Baykal’ın istifa etmesi gerektiğini söyleyenler daha çok bugün “muhalif medya” diye tanımlayabileceğimiz gazetelerde yazıyorlar.
Buna karşılık “AKP yandaşı” diye tanımladığımız kesimdeki yazılar, Baykal’ın istifa etmemesi gerektiği yönünde.
Hatta bu yazarlar, Baykal’a karşı girişilen bu saldırının, “CHP içinde darbe planlayanlar” tarafından yapıldığını bile iddia ediyorlar.
Benim görüşüm şu: Bu görüntüler gerçek de olsa, sahte de olsa, Deniz Baykal’ın istifası bu tür saldırılarla işlerini yürütmek isteyenler için bir zafer olur. Deniz Baykal’ın politikalarını tasvip etmediğimi ve çok eleştirdiğimi bu köşenin okuyucuları bilirler.
Baykal istifa ederek bu şantajı amacına ulaştırmamalıdır.
Baykal, CHP’nin başından ayrılacaksa bu böyle bir olay nedeniyle değil, CHP’nin izlediği politikalardaki yanlışlıkları CHP üyelerinin artık fark etmeleriyle olmalıdır.