Kamu İhale Yasası, 9. kez değişiyor!
KAMU İhale Yasası 4 Ocak 2002 tarihinde kabul edildi. Yasanın çıkarılma amacı, kamu kurum ve kuruluşlarının mal, hizmet alımında ortaya çıkan yolsuzlukların önlenmesiydi.
Aslında Türkiye bu kanunu kolayca çıkaramazdı, ancak IMF’nin kriz koşullarındaki şartlarından biri buydu. Kanun mecburiyetten çıkarıldı.
AKP, Kasım 2002 seçimlerinden sonra iktidara geldi ve kanun o günden bugüne kadar tam sekiz kez değiştirildi.
Diğer yasalarda yapılan değişikliklerle, kanunun bazı hükümlerinin geçersiz kılınmasından hiç söz etmiyorum. Onlarla birlikte değişikliklerin toplam sayısı sanıyorum 15’i buldu.
Dün TBMM’de kanunun AKP tarafından dokuzuncu kez değiştirilmesi girişimi başlatıldı.
Bu kez 20. maddedeki, “Kurum, gerekli gördüğü takdirde, kanun ve ilgili mevzuat hükümlerine aykırılık bulunduğuna ilişkin iddiaları da inceler ve sonuçlandırır” hükmünün yürürlükten kaldırılması planlanıyor. Aykırılık iddiaları incelenemesin diye herhalde!
Kamu İhale Kurumu yöneticilerinin, istedikleri takdirde “ücreti karşılığı” ders ve konferans vermelerinin önü açılıyor. Bunun hangi amaçlarla kullanılabileceğini tahmin edebilirsiniz.
AKP, iktidara yolsuzluklarla mücadele edeceğini söyleyerek geldi. Adının özellikle “Ak Parti” şeklinde yazılmasını istemesinin bir nedeni de buydu.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün verileri, yolsuzluğun AKP iktidarında önlenemediği gibi, durumumuzda çok büyük değişiklikler olmadığını da ortaya koyuyor.
Türkiye, 180 ülke arasında 58. sırada ve notu 10 üzerinden 4.6! Şeffaflık sıralamasındaki ilk 20 ülkenin notları bunun iki katı.
Öyle görünüyor ki bir kez daha bütün renkler hızla kirleniyor ve birincilik yine beyazın!
Açılım mı? Güldürmeyin beni!
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisine katılan çarşaflı kadınlara rozet taktı ve küçük bir kıyamet koptu, gazetelerden izlemişsinizdir. Baykal ve yakın çevresi bunu “bir açılım” olarak sunuyorlar.
Ancak hepimiz biliyoruz ki bu “bir açılım” filan değil. Bunun bir parti politikası olduğunu, CHP’nin örtülü kadınların yaşamlarını değiştirmeye yönelik bir dizi kararının sonucu olduğunu söyleyemeyiz.O kadınların çarşaflarına iliştirilen altı oklu rozetlerin tek nedeni, CHP’den belediye başkanı olacak kişinin ailesine mensup olmaları.
Seçim öncesinde bir siyasi gösteri vesilesi, seçimden sonra unutulup gidilecek bir durum. Yani tekil bir örnek!
Ne çarşaflı kadınların, erkekler ve bazı toplumsal geleneklere başkaldırısı söz konusu, ne de CHP’nin o kadınları bağımsız bireyler olarak toplumsal yaşamın içine sokmaya ilişkin bir politikası var.
Anamuhalefet partisinin temel sorunu da bundan kaynaklanıyor zaten.
En genel tanımıyla “politikasızlık” olarak tarif edebileceğimiz bir durum bu aslında. CHP’nin anamuhalefet partisi olarak kapısını sırf giyimi nedeniyle insanlara elbette kapatmaması gerekiyor.
Ama bunu yaparken kadınların ikinci sınıf varlıklar olduğunun ve toplumsal yaşamda yer alabilmeleri için ancak örtünmeleri gerektiğinin altını çizen bu durumla nasıl mücadele edeceğini, o kadınların yaşamlarını nasıl değiştireceğini de derli toplu açıklamalı ki bir anlamı olsun.
Kendisine “sosyal demokrat” yakıştırmasını yapan bir partiden beklenmesi gereken budur.
Bir palavracı var ama!
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, partililerine yaptığı açıklamada, IMF ile görüşmeler konusunda “Şartlar oluşmak üzere, fazla pürüz kalmadı” dedi.
Anlaşmanın “ümüğümüzü” ne kadar sıkacağını, detaylar ortaya çıkınca göreceğiz.
Ancak IMF’nin gölgesiyle günlerce kavga edilerek kaybedilen zamanın nasıl telafi edileceğini bilemiyoruz.
Hükümetin, IMF’ye bu kadar ayak diredikten sonra, IMF politikalarına alternatif olacak bir ekonomik program ortaya koyamamış olması ise bir tek şeyi gösteriyor: Yetersiz ve rüzgárın estiği yöne göre yalpalayan bir hükümetimiz var!
Gazetelerde yayımlanan haberlere göre Başbakan, IMF’den ne kadar para geleceğini soran AKP yöneticilerine “20-40 milyar dolar olabilir” yanıtını vermiş.
Doğrusunu isterseniz Başbakan’ın böyle bir rakam söylemiş olmasına ihtimal vermiyorum.
Söylediği iki rakam arasındaki fark 20 milyar dolar çünkü!
Ama bütün gazetelere IMF’den gelecek para böyle yansıdığına göre iki olasılık var:
Ya Başbakan, söylediği iki rakam arasında 20 milyar dolar gibi say say bitmeyecek bir para olduğunun farkında değil. Ya da AKP MYK üyeleri arasında gazetecilere haber fısıldayan bir palavracı var!
Her iki durum da iktidar partisi açısından iyiye işaret değil!