Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Bana her şey ‘eskiyi’ hatırlatıyor!

HAYIR, nostalji yapmıyorum. Biliyorsunuz son ayların en gözde kavramı “Yeni Türkiye”!Yakında Çankaya’ya taşınacak olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan başlayarak AKP yöneticilerinin ve yandaş medyanın kullanmaya bayıldığı bir kavram.
Doğrusunu isterseniz neyin “yeni” olduğunu bir türlü anlayamıyorum.
Görünen şu ki “yeni”lik sadece yeni bir cumhurbaşkanı seçmemiz ve onun kendi yerine tayin edeceği “yeni başbakan” ve onun kuracağı “yeni” hükümetten ibaret.
Bunların dışında her şey bana “eski” Türkiye’yi hatırlatıyor!
Gezi protestoları sırasında Ankara’da polis tarafından vurularak öldürülen Ethem Sarısülük’ün avukatı ve onun yaptığı basın açıklamalarına katılan 10 kişi hakkında polis bir “fezleke” düzenlemiş.
Yapılan suçlamayı kolayca tahmin edebilirsiniz, çünkü “eski” Türkiye’de bunun binlerce örneğini gördük, yaşadık: Terör örgütü üyeliği!
Polis tarafından vurularak öldürülen Ethem Sarısülük’ün de “terör örgütü üyesi” olmakla suçlandığı fezlekede, avukatın duruşmalardan sonra yaptığı açıklamalar ve “basına demeç” vermesi de terör örgütü üyeliği suçuna delil olarak gösteriliyor.
Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nün hazırladığı 5 Haziran 2014 tarihli polis fezlekesinde 10 kişiye yöneltilen, “terör örgütü üyeliği” suçlamalarının kanıtları şöyle sıralanıyor:
Sarısülük davasında adliye önünde yapılan basın açıklamasına katılmak.
-Ethem Sarısülük’ün ölümü ile ilgili olarak davanın yürütüldüğü Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin çekilme talebine ret kararı vermesinin, sözde siyasi yapılanma içerisinde gerçekleştirildiği söylemlerinde bulunmak.
-Gezi olaylarını, güvenlik güçlerine karşı baskı, şiddet ve cebir kullanımını meşru göstermeye çalışmak.
-Ethem Sarısülük anısına kitaplık açılması etkinliğine katılmak.
-İHD’nin kurucularından avukat İbrahim Açan’nın ölüm yıldönümünde mezar anması düzenlenmesini önermek.
“Polis eski alışkanlıklarını kolayca terk etmeyebilir” diye düşünebilirsiniz ama ortaya çıkıyor ki “savcı” da “eski” Türkiye’de kalmış!
Önüne gelen bu fezlekeyi okuyunca polise “Böyle terör örgütü mü olur, nerede silahlar, nerede örgütsel ilişkiyi gösteren kanıtlar, hani terör eylemleri” dememiş, suçlananları “ifadeye” çağırmış.
Eski Türkiye’de de böyle oluyordu. Polisin “Terör örgütü üyesidir” dedikleri tutuklanıp, içeri atılıyor, çok şanslılarsa iki yıl tutukluluktan sonra serbest kalıyorlardı. Şanssız olanların delil melil bakılmadan mahkûm edildiğinin de yüzlerce örneği var.
Şimdi söyleyin bakalım, “Yeni Türkiye”de, gerçekten yeni olan tepedeki koltuk değişimlerinden başka ne var?

Bugüne bak, yarını gör!

YÜKSEK Seçim Kurulu, Cumhurbaşkanlığı seçiminin kesin sonuçlarını cuma günü açıkladı ve Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçildiğine ilişkin mazbatayı TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e “elden” teslim etti.
YSK Başkanı bunun için düzenlenen törende “anayasal görevlerini tamamladıklarını” söyledi.
Şimdi “anayasal görev” Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e geçmiş bulunuyor.
Çünkü seçim sonucunun kesinleşip ilan edilmesi ile birlikte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın milletvekilliğinin düşmesi, ona bağlı olarak Başbakanlık ve AKP Genel Başkanlığı görevlerinin sona ermiş olması da gerekiyor.
Gül’ün yeni bir başbakan adayına görev vermesi, TBMM Başkanı’nın da Erdoğan’ın milletvekilliğinin sona erdiğini açıklaması gerekiyor, ama onlarda “tık” yok!
Biliyorsunuz, Erdoğan Anayasa ve Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nu “takmıyor”!
Onu Anayasa çizgisine çekecek olanlar belli ki Erdoğan’dan korktukları için susmayı tercih ediyorlar.
Daha yemin etmeden Anayasa’yı çiğnemekte sakınca görmeyen birisinin nasıl bir Cumhurbaşkanlığı dönemi yaşayacağını ve bizlere yaşatacağını bu hareketine bakarak öngörebilirsiniz.

Belediyenin inşaatı da çöker mi?

ÜSKÜDAR’da inşaat halindeki bir binanın istinat duvarı çöktü. Kendisiyle birlikte üç evi de önüne katıp götürdü!
Türkiye için sıradan bir haber gibi görünüyor ama bunu sıradan olmaktan çıkaran şey, inşaatın Üsküdar Belediyesi’ne ait olması!
Kendi bölgesinde yapılacak inşaatlar ile ilgili planları incelemek, her şey uygunsa inşaat iznini vermek, sonra bu inşaatın planlara uygun olarak yapıldığını denetlemekle görevli belediyeye!
Ama kendi yaptığı inşaat bile daha yapılırken çöküyor!
Üsküdar Belediye Başkanı, sanki bütün bunlar kendi sorumluluğunda değilmiş gibi şöyle konuşuyor:
“Önlemlerimizi almıştık zaten!”
Sonra da şöyle diyor: “Son zamanlarda ciddi yağmur aldı Üsküdarımız. Zannederim yağmurun oluşturduğu toprak altındaki boşalmadan kaynaklanıyor. Yoksa teknik anlamda inşaatımızın projesinden kaynaklanan bir problem yok.”
Başkan’a şunu sormak isterim: Projeniz teknik açıdan sağlamsa, neden yağmurun toprak altında “boşalma” yaratacağını hesaplayamamış?