Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Başbakan kendisini mi eleştirdi?

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, dün partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmasında, ABD gezisi dönüşünde uçakta gazetecilere verdiği mesajı tekrar etti.

Açıkça görülüyor ki Başbakan, ortamın “irtica tartışmaları” ile gerilmesinden rahatsız ve bunu düzeltmeye çalışıyor.

Konuşmasında şöyle bir cümle de söyledi: “Cumhuriyet değerlerimizin toplumsal ihtilaf konusu olmasını, gündelik polemiklere malzeme edilmesini engellemek zorundayız.”

Bu konuda da kendisine katılıyorum. Ama aklıma şöyle bir soru da geliyor:

Başbakan, TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın “Laikliğin tanımını yeniden yapalım” sözlerini acaba bu bağlamda mı değerlendiriyor?

Hatırladığım kadarıyla kendisi de Arınç’ın bu çıkışının üzerine başlayan tartışmalarda “yeniden tanımlayalımcılara” daha yakın duruyordu.

Bu durumda “gereksiz polemiği önleme çabasına” Başbakan kendisinden ve parti yöneticilerinden yola çıkarak başlamalı diye düşünüyorum.

Anayasa’nın 24. maddesinde yapılandan daha farklı bir laiklik tanımı mı istiyorlar?

Bu tanımda katıldıkları ve katılmadıkları unsurlar neler?

Bunları öğrenmemiz gerekiyor ki, Başbakan’ın gerçek niyetinin de ne olduğu konusunda kuşkular dağılsın.

Ve şu sözler de dün Başbakan tarafından söylendi:

“Cumhuriyet cumhurun kurumsallaşmasıdır. Dolayısıyla onun tek sahibi ve yöneticisi de milletin ta kendisidir. Millet bu yetkiyi zaten kendi adına sadece vekillerine verdi.”

Anayasamıza göre millet, egemenliğini Anayasa’da belirtilen kurumlar aracılığıyla kullanıyor.

Yani millet adına egemenlik yetkisini kullananlar sadece milletvekilleri değil.

Bu durumda, millet adına egemenliği kullanan kurumlardan biri olan yargı organlarının kararlarını (mesela türban kararını) kamuoyunda eleştirmesini nasıl yorumlamalıyız?

Cumhuriyet değerleri ile ilgili bir polemik olarak mı, yoksa o anda rastgele söylenmiş sözler olarak mı?

Duyduğum en saçma tepki bu

FRANSA’da gündeme gelen ve yasalaşsa da yasalaşmasa da daha uzun yıllar karşılaşacağımız “Ermeni soykırımını inkár edene ceza” yasasına gösterilecek tepkiler konusunda ciddi bir kafa karışıklığı içinde olduğumuz çok açık.

Duyduğum en saçma fikirlerden biri de Ermenistan’dan Türkiye’ye yapılan uçuşların sayısını kısıtlamak ve Türkiye’de kaçak olarak çalışan ve sayılarının 70 bin olduğu iddia edilen Ermenistan vatandaşlarını sınır dışı etmek!

Sayının 70 bin olduğunu nereden çıkardılar bilmiyorum ama diyelim ki öyle olsun.

Bu insanlar, bir lokma ekmek için ülkelerinden ayrılmışlar ve belli ki Türk devleti de bugüne kadar göz yummuş, burada çalışıyorlar.

Aramızda yaşıyorlar. Ermenilere karşı Türklerin özel bir düşmanlık beslemediğini her gün karşılaştıkları insanlardan görüp, öğreniyorlar.

Yemeklerden tutun da toplumsal alışkanlıklara kadar birçok konuda farklılıklarımız olmadığını, hatta çok benzeştiğimizi görüyorlar.

Ülkelerindeki çoluk çocuklarına burada kazandıklarını gönderiyorlar, Türkiye’den aldıkları armağanları yolluyorlar.

Dolayısıyla bu insanların oradaki akrabaları için de Türkiye, düşmanlık beslenecek ve düşmanlık görülen bir yer değil.

Türkiye’ye ve Türk insanına bu nedenle minnet duyacak insanları, üç beş Fransız politikacının oy uğruna yaptıkları bir saçmalık için cezalandırmak akla sığacak bir davranış mı?

İspanya’da bir tuhaf milli maç

İSPANYA, bizim bildiğimiz anlamda üniter bir devlet değil.Kuzey’deki Bask ve güneydeki Katalan bölgelerinde özerk yönetimler var. Bunların hükümetleri, o hükümetlerin başbakanları, bakanları var.

Kendi dillerini konuşuyorlar, kendi dillerinde eğitim yapıyorlar, sokaklarına bile kendi dillerinde isimler veriyorlar.

Ekonomik olarak da durumları gayet iyi!

Bask bölgesinin milli geliri neredeyse Madrid kadar! Katalanların geliri de bizim dudağımızı uçuklatmaya yetecek düzeyde.

Geçtiğimiz pazar günü Katalonya’nın “başkenti” Barcelona’da bir gayri resmi milli maç oynandı.

İspanya liginde oynayan Bask ve Katalan futbolculardan oluşan iki “milli takım”, İspanya Futbol Federasyonu’nun da onay vermesiyle, FİFA tarafından resmi programa da alınan bir “milli maç” yaptılar.

Tribünlerde Bask ve Katalonya’nın bağımsızlığını savunan pankartlar açıldı.

“Katalonya İspanya değildir”, “Bir millet, bir milli takım” gibi pankartlar maç boyunca asılı kaldı.

Takımların futbolcuları kendi gerçek milli takımlarında oynamak istediklerini anlatan bir panonun önünde maç öncesinde fotoğraf da çektirdiler.

Bu ilginç maç ile ilgili haberleri okurken, demokrasinin ve ekonomik gelişmenin “ayrılıkçı” görüşleri marjinalleştireceğini söyleyenleri hatırladım.