Başbakan, önce İçişleri Bakanlığı’na bakmalı!
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, “Hrant Dink cinayetinde kumanda merkezi hâlâ netleşmedi” dedi.
Çok doğru bir tespit, soruşturma nedense eldeki “ağabeyler” ve “tetikçi”den bir adım ileri gidemedi.
Başbakan, “Biz 36 saatte tetikçiyi ve etrafındakileri yakaladık, adalete teslim ettik. Bundan sonrası adaletin işi! Ama onlar 4 yılda duruşmaları bitiremediler. Son olarak da tetikçi çocuk mahkemesine gitti. Bizden ne talep edilirse hepsini sağladık. Yargının talep etmesi lazım” diyor.
Evet, katil zanlısı ve onu bu işe yöneltenler hemen yakalanabildiler. Ama bu cinayete yol açan süreçteki kamu görevlilerinin ihmalleri ya da kasıtları hâlâ bir sır olma niteliğini koruyor.
Hükümet, kendilerine yapılan ihbarı ciddiye almayan ve o istihbaratın gereğini yerine getirmeyen emniyet görevlilerinin soruşturulmasına izin vermediği gibi, bazılarını terfi bile ettirdi, hatırlayacaksınız.
Bu emniyet görevlilerinin soruşturulabilmesi için İdare Mahkemesi’ne gidildi. Oysa bu izin zamanında verilseydi o dört yıl içinde emniyet görevlilerinin neden böyle davrandıklarını öğrenebilirdik ve belki de “kumanda merkezine” ulaşmak daha kolay olabilirdi!
Öte yandan davanın neden uzayıp gittiği de belli.
Dört başı mamur bir soruşturma dosyasını hazırlamak hükümete bağlı emniyet görevlilerinin işiydi.
Dava uzuyorsa bir sebebi yargılama usullerimiz ise diğer nedeni de budur.
Adli Tıp’a giden bir dosya aylarca yanıtlanmıyor. Adli Tıp’ı, personel ve araç-gereç açısından yeterli hale getirmek hükümetin değilse, kimin görevi?
Başbakan, mahkemeden “onlar” diye söz ederek, bu işin aydınlatılamamış olmasını da yargı ile olan kavgasında bir silah olarak kullanmak istediğini gösteriyor.
Bir hukuk devletinde, bir Başbakan, yargıdan “onlar” diye söz etmeye başlamışsa, durum vahim demektir. Tekrar hatırlatayım: Hükümet makamı, şikâyet etme yeri değil, sorunları çözme yeridir!
Tam olarak aydınlatılamayan bir cinayetin sorumlusunu Başbakan, kendisine bağlı İçişleri Bakanlığı’nda aramalı, mahkemede değil!
Best of Bülent Arınç (Part 2)
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın çok konuşmaktan kaynaklanan pot kırmalarına ve “amacını aşan sözlerine” kaldığımız yerden devam ediyoruz. Dünkü yazıyı kaçıranlar, www.hurriyet.com.tr adresinde o bölümü bulabilirler. (Tempo’dan Eyüp Erdoğan’a teşekkürlerimle!)
Bir “özür” daha
Bülent Arınç 2008’de, AKP Turgutlu İlçe Kongresi’nde yüzlerinin gülmediğini belirterek “Öldük bittik, sizden çare bekliyoruz” diyen çiftçi Süleyman Aksu’yu azarladı. Arınç çiftçiye; “Yalan söylüyorsunuz. Bu kadar utanmazlık olur mu? Bu nasıl saçma bir şey. Ne demek öldük bittik” dedi.
Arınç, daha sonra yaptığı açıklamada “İsmi geçen Süleyman Aksu ile yaşadığımız olaydan dolayı üzgün olduğumu ve özür dilediğimi ifade ediyorum” dedi.
Latife latif olmalı ama
TBMM Başkanı olduğu dönemde, Bülent Arınç, “Meclis’e çarşaflı bile girilebilir” dedi. CHP’li Canan Arıtman, “O halde bikini ile de Meclis’e girilebilir” yanıtını verdi.
Arınç, bunun üzerine Arıtman için “Bikiniyle Meclis’e girmemeli, yaşı geçmiş” dedi. Tartışmadan sonra Arınç, CNN Türk’te, 2005 yılının nisan ayında yayınlanan “Ankara Kulisi” programına konuk oldu. Kendisine bu konu hatırlatılınca şu yanıtı verdi: “Sözümü sakınmam. Espri yapmış olabilirim!”
Bülent Ersoy’a da özür borçlu
2005 yılında, Manisa Dericiler Sitesi Başkanı, Arınç’ın da bulunduğu toplantıda “Sayın Başkanım size ağabey olarak hitap etmek isterim” dedi.
Arınç, “Bülent Ersoy deme de, ne dersen de” diye yanıtladı.
Kayıtlarda, Arınç’ın Ersoy’dan özür dilediğine ilişkin bir iz yok.
“Yanlış yargıcı vurdular” iması
17 Mayıs 2006’da, Danış-tay’daki silahlı saldırının ardından, Danıştay üyesi Ayfer Özdemir’i kastederek “Şu anda hastanede bulunan Sayın Bayan Ayfer Hanım’ın da bu karara çekince koyduğunu hepimiz biliyoruz. Yani bu saldırgan o karardan (türban kararı) infial duyarak bu karara imza atan kişilere karşı bir eylem düşünmüşse, bu karara muhalif kalan bir insana silahını boşaltmaması gerekirdi” yorumunu yaptı.
Seks kısmını artık bırakıyoruz!
Ve dün “Hayat alkol ve seksten ibaret değildir” cümlesiyle ilgili tekrar konuştu.
“Her şeyimiz seks ve alkolle ilgili, ama hayat bunlardan ibaret değil. İnanç, ahlaki düzen, aile düzeni, samimiyet, insani duygular da var. Hayat alkolden ibaret değildir. Seks kısmını bırakalım. Her şey alkol üzerinden konuşuluyor çünkü” dedi.
Biz de onu kırmıyor ve şimdilik “seks kısmını” bırakıyoruz!
Hakaret edenlere dava açıldı
TT Arena Stadı’nın açılışındaki protestolardan sonra Galatasaray taraftarlarına alenen hakaret edenlere karşı üç Galatasaray taraftarı dava açtı.
Haklarında şikâyette bulunulanlar İBB Spor A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Selim Terzi, AB Genel Sekreterliği Müşaviri Yasin Ekrem Serim, Devlet Bakanı Egemen Bağış ve Samsun Milletvekili Suat Kılıç.
Bu beylerin hakaretleri gazetelerde yayımlandı. Yeniden tekrarlamak, suça ortaklık olur diye yazmıyorum.
“Kimse bu hakaretleri ciddiye almıyor mu” diye sormuştum, demek ki alanlar varmış! Artık gerisi yargıya kalıyor!