Başbakan'dan bir 'teşekkür' alacağımız var!
LEVENT’te İETT’ye ait arazinin herkese açık şeffaf bir ihale sonucunda 705 milyon Amerikan Doları’na satılması, iktidarın kamuoyu tarafından denetlenmesinin ve uyarılmasının ne kadar önemli olduğunu ortaya koyan bir örnek oldu.
Hatırlayacaksınız, aynı arazi üzerinde doğru dürüst bir çalışma yapılmadan, bugünkü değerinin çok altında bir fiyata aynı şirkete satılacaktı.
Vaktiyle başta Başbakan olmak üzere hükümet ve Belediye yetkililerinin, eleştirilere ne kadar sinirlendiklerini sizler de hatırlıyor olmalısınız.
Demek ki Başbakan’ın da bilmediği bazı şeyler varmış!
Başbakan’dan “Beni uyardığınız ve yanlış yapmamı önlediğiniz için teşekkür ederim” demesini beklemek hakkımızdır.
Öte yandan bu arazinin büyük bir iş merkezi yapılmak üzere satışa çıkarılacağının duyulduğu ilk günden beri yazdıklarım da geçerliliğini koruyor.
46 bin 241 metre karelik ticaret ve konut alanına sahip bir inşaat yapılacak.
Ne yol, kanalizasyon, su, elektrik altyapısı hazır, ne de bu hazırlığın yapıldığına ilişkin bir işaret var!
İstanbul’un o bölgesinde dev binalara ruhsatlar veriliyor, çoğunun da inşaatı tamamlanmak üzere.
Bu binalarda alışveriş yapıp, çalışacak ve yaşayacak insanlar, oraya kadar nasıl gelip, dönecekler?
AKP’nin sorunu anayasal düzenle
YARGITAY’da 23, Danıştay‘da 9 üyelik boşaldı ve hükümet bu üyelerin yerine yeni atama yapılmasını fiilen engelliyor.
Benzeri bir sorun Sayıştay için de geçerli.
Anayasamız, boşalan yüksek mahkeme üyeliklerine seçim yapılması işini açıkça tarif etmiş.
Anayasa’da yazılı açık hükme rağmen, hükümetin Hákimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun toplantı yapmasını engellemesini neyle açıklamalıyız?
Anayasal düzen ile barışık bir iktidarın bunu yapmaması gerektiği çok açık.
Demek ki hükümetin asıl sorunu da bu: Bağımsız yargıya müdahale etmek ve yargı düzenini de politikleştirecek bir zemin yaratmak.
Devletin öteki kadrolarında yaptıkları işi yargıya da bulaştırmak!
Anayasal düzeni böylesine zorlamak, aklı başında bir iktidarın yapacağı en son şey olmalı.
Adalet Bakanı, vakit geçirmeden bu hatadan dönmek zorundadır.
Anayasal düzenle böyle sorunları olan bir parti, yakında bir de cumhurbaşkanı seçecek.
Böyle bir keyfi yönetimin cumhurbaşkanı desteğini de arkasına aldığında neler yapabileceğini tahmin etmek zor değil.
Nur topu gibi bir ‘komplo teorisi’ daha!
BİZİM ülkemiz “komplo teorilerinin” kendisine kolayca taraftar bulabileceği bir yer.
Sanırım, bunun en önemli nedeni de başımıza gelen olumsuzluklardan başkalarını sorumlu tutmanın kolaycılığı.
Komplo teorileri bunun için eşsiz bir zemin yaratıyor çünkü.
Bir yerlerde birileri düğmeye basıyor ve biz burada onların oyuncağı durumuna düşüyoruz!
Kötü giden işlerdeki ihmallerimizi, tembelliğimizi, iyi yönetici seçemiyor oluşumuzu unutuyor, sorumluluğu “düğmeye basanlara” yıkıyor ve rahatlıyoruz.
Geçen gün radyoda kim olduğunu bilmediğim bir “uzman” dehşet verici açıklamalar yapıyordu.
İddiasına göre “küresel ısınma” nedeniyle, önümüzdeki 50 yıl içinde dünyada yaşanacak en iyi yer Türkiye olacakmış ve bu nedenle Batılılar bizim topraklarımıza göz dikmişler!
Bu yüzden Türkiye güçsüz düşürülecek ve toprakları kolayca işgal edilecekmiş.
Türkiye ile aynı enlemde yer alan bir sürü ülke dururken, neden sadece bizim ülkemizin işgal edileceğini anlamak zor tabii.
Bütün bu süreçte bizim elimizin armut toplayacağı varsayımı da bir başka açıklanması zor durum.
Ama eminim ki çok yakında bu “teorinin” de taraftarlarının arttığını göreceğiz.
Sanki başımızda yeteri kadar “komplo” yokmuş gibi, bir de bu gevezelikleri dinleyeceğiz.
“Türk olmak zor” diyorlar ya, gerçekten doğru galiba!