HÜRRİYET

Bazılarının fikirleri özgür, bazılarının değil!

RİZE Belediye Başkanı AKP’li Halil Bakırcı, bir süre önce erkeklere “Kürt kuma” almalarını önermişti, hatırlayacaksınız.

Bakırcı hakkında “düşünce ve ifade özgürlüğünü kullandığı için” takipsizlik kararı verildi.
Normal bir durum! Bir insan, geri kalan herkes yanlış bulsa bile bir fikri varsa, bunu açıklayabilmeli. Bu hakkın olduğu ve korunduğu rejimlere demokrasi diyoruz zaten.Rize’de yayımlanan Vira Karadeniz gazetesinin imtiyaz sahibi Ahmet Topçu da gazetesinde yayımladığı bir yazı ile Bakırcı’yı eleştirmişti. O günlerde birçok yazarın yaptığı gibi!
Topçu, yazısında Belediye Başkanı’nın asıl işini yapmadığını da söz konusu ediyordu. “Kürt sorununa abuk sabuk çözümler arayan Bakırcı su sorununa çözüm bulamadı. Kürtleri kocasız, Rizelileri susuz bıraktı” diye yazmıştı.
Ahmet Topçu, bu yazısı nedeniyle yargılandı ve 11 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Bu haberi okuyunca Türkiye’de basının ABD’den bile daha özgür olduğunu söyleyen İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın kulaklarını çınlattım.
Dün sabah saatlerinde kulaklarında bir basınç ve anlam veremediği çınlama hissettiyse benim yüzümden oldu, özür dilerim!

Balbay ve Özkan’a hücre cezası!

SİLİVRİ Cezaevi’nde aynı koğuşta kalan gazeteciler Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay, gece yarısı düzenlenen bir “operasyonla” tek kişilik hücrelerin bulunduğu bir başka bölüme alındılar. Tutuklulukları zaten bir cezalandırma olarak kullanılıyordu, şimdi buna bir de tecrit ve hücre cezası eklenmiş bulunuyor. Özkan ve Balbay’ın tek kişilik hücrelere aktarılmasına elbette bin türlü gerekçe bulunacaktır. Bakanlık zaten “cezaevindeki yoğunluk” gerekçesiyle bu aktarmaların yapıldığını ileri sürüyor. Ne ile suçlandıklarını bile doğru dürüst bilmeden cezaevinde tutulan iki gazetecinin, şimdi bir de hücre cezasına çarptırılmış olmalarının izah edilebilecek bir yönü olduğuna inanmıyorum. Amaç çok açık: İki gazeteciyi birbirinden ayırmak ve bu tür cezaevlerinin temel karın ağrılarından biri olan güvenlik sorunuyla baş başa bırakarak, cezaevini iyice zindana çevirmek!
Bu uygulamayı protesto ediyorum.
Tuncay ve Balbay’a yönelik sindirme ve yargılamadan cezalandırılma uygulamalarına son verilmelidir.

KPSS soruşturması ne âlemde?

TÜRKİYE tuhaf bir ülke, gündem çok hızlı değişiyor, bizi günlerce meşgul eden olayları kolayca unutabiliyoruz.
Böyle bir konuyu dün Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin, gazetecilik başarı ödüllerini belirlemesiyle ilgili haberi okurken hatırladım.
Başarı ödülü alan haberlerden biri KPSS sınavındaki rezillik ile ilgili. Radikal Muhabiri Betül Kotan Atak’a verilmiş.
Hatırlayacaksınız KPSS sınavında kopya çekilmesinden sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, MİT ve Emniyet’e özel görev vermiş, bu rezilliğin sorumlularının bulunmasını emretmişti. Hatta hazırlanacak soruşturma dosyasının önce kendisine getirilmesini bile emretmişti.
Yine hatırlayacaksınız, Ankara’da savcılık da bu konuyla ilgili olarak bir soruşturma yürütüyordu. Kopyacı oldukları belirlenen kişiler sorgulanacak, gerçek ortaya çıkacaktı vs.
Bakın aradan kaç ay geçmiş, ortada alınmış bir arpa boyu yol bile yok.
Aklıma gelenler şunlar: MİT, Emniyet ve Savcılık işi biraz savsaklıyor olabilir. Önlerine bazı engeller çıkmış, soruşturma orada tıkanmış da olabilir.
Ama en kötü olasılık, Başbakan’ın kendisine gelen dosyayı, bazı çevrelerin tepkisini seçimden önce çekmemek için kaldırıp bir kenara koymuş olması olabilir.
Ne dersiniz, KPSS sınavı kopyacılarını koruyan nasıl bir güç var sizce?