Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Bir ’çevirmen’ bulsak ne iyi olurdu

SILK & Cashmere’in 15. yılı için yayımlanan kitapta 15 tanınmış yazarın, 15 değişik yazardan seçtiği 15 güzel öykü yer alıyor.

Şirketlerin, kuruluş yıldönümlerinde paralarını havai fişekler halinde göğe savurmaktansa kültür yaşamımız için böyle kalıcı katkılarda bulunmalarını çok daha anlamlı buluyorum.

Tekfen Holding de 50. yılını mükemmel bir kitapla kutladı. Fatih Orbay’ın 20 yıllık çalışmalarının sonucuyla hazırlanan kitap “Anadolu’nun Renkleri” adını taşıyor ve Türkiye’nin eşsiz çiçek hazinesini tablo gibi fotoğraflarla gözler önüne seriyor.

Türkiye’nin, tropikal bölgeler dışında dünyanın en zengin çiçek hazinesine sahip olduğunu (10 bin değişik türde çiçek) da bu kitap sayesinde öğrendim.

Silk & Cashmere’in “15 yazar, 15 Öykü” isimli kitabında Latife Tekin, rahmetli Onat Kutlar’ın “Çevirmen” isimli bir öyküsünü seçmiş.

Öykü, çevresindeki insanların konuşmalarını “Türkçe’ye” çeviren bir genci anlatıyor.

Çevresindeki insanlar elbette başka bir dil konuşmuyorlar, yine Türkçe konuşuyorlar.

Ama delikanlının yeteneği insanların birisine bir şey söylerken, gerçekten ne demek istediklerini anlayıp muhataplarına bunu söylemesinde!

Sözlerin arkasındaki gizli niyetleri olanca çıplaklığıyla ortaya koyabilmesinde!

Bu güzel öyküyü okurken böyle insanlara aslında ne kadar çok ihtiyaç duyduğumuzu düşündüm.

Böyle birisi olsaydı mesela Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gerçek niyetini daha iyi anlayabilirdik. Deniz Baykal’ın “eee-ıııı-aaa-uuu” diye başlayan uzun cümlelerini çözebilir, günlerimizi “Acaba ne demek istedi” diye merak ederek geçirmek zorunda kalmazdık.

Özel yaşamlarımızdaki “çevirmenler” sayesinde daha iyi bir yaşamımız da olabilirdi.

Söylemek istediklerimizi anlayıp, bizim adımıza aktaran birisi var olabilseydi kim bilir bizi ne büyük sıkıntılardan kurtarabilirdi.

Şimdi kiraz mevsimi, sevişme zamanı!

BU yazıyı yazdığım saatlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Cumhurbaşkanlığı oylaması sürüyordu.

Naklen yayına yansıyan ve ciddiyetleri koyu renk elbiseleri, kravatları ve pantolonlarının üzerine düşmüş göbeklerinden menkul milletvekilleri görüntülerini izlerken, dışarıdaki şahane bahar havasının beni daha çok ilgilendirdiğinin farkına vardım.

Seçim öyle de olsa, böyle de olsa bu seçimde bizler birer figüran kadar değer taşımıyorduk çünkü.

Gazeteye gelmeden önce Bebek civarında biraz avarelik ederken manav tezgáhlarındaki kırmızı kirazlara takıldı gözüm.

Canlı, neşeli, insanı yanına çağıran bir kırmızıyla Sait Faik’in ağzından bir şiir anlatıyorlardı sanki bana:

“Söylemeliyim, / Yok / Yok… meydanlarda bağırmalıyım / Bu küçük / Güllerin buram buram tüttüğü / Anadolu şehri kahvesinde / Kiraz mevsiminin / Sevişme vakti olduğunu.”

Sonra gazeteye geldim ve Hürriyet’in yazı işleri gündemindeki bir habere takıldı gözüm.

“Uzmanlar nisan ayındaki sıcaklıkların sevişme arzusunu ortaya çıkardığını belirterek eşleri uyardılar” şeklinde bir haberdi bu.

“Uzmanlar” her kimlerse onlara sinirlendim elimde olmadan.

Hem bir insanın içinden yükselen en doğal duyguyu bir suçmuş gibi sundukları için, hem de bundan bu güzel nisan havasını sorumlu tuttukları için.

Ve uyarının bir başka sinir bozucu yönü de şu ki sanki binlerce yıldır süregelen bir şeyi değiştirebilmek de mümkünmüş gibi konuşuyorlar.

Manav tezgáhlarında kırmızı kirazlar göz kırparken, erguvanlar olanca kışkırtıcılıkları ile açmışken bu garip insanoğlu başka ne yapabilir ki?

Yarın meydanda olalım

TÜRKİYE Büyük Millet Meclisi’nde Cumhurbaşkanı seçimi ile ilgili turlar dün başladı.

Bugün geldiğimiz noktada artık vatandaşlar olarak yapabileceğimiz tek şey bütün bu süreç boyunca kimsenin bize fikrimizi sormamış olmasına isyan etmekten ibaret.

Ancak bu isyanı bir siyasi harekete dönüştürerek iktidarı zorlayabilecek bir muhalefet de yok ortada.

İş yine bizlere düşüyor.

Yarın İstanbul Çağlayan’da saat 13.00’te başlayacak miting bu açıdan anlamlı bir protesto olacak.

Halkın hiçe sayılmasını, siyasetin Ankara’da kapalı kapılar ardında sürdürülen bir tür pazarlık oyunu gibi görülmesini protesto etmek için Çağlayan’daki miting gerçekten çok önemli.

İstanbul Emniyeti, bu önemli gösterinin bir provokasyona kurban gitmesini önlemek için elinden gelen, gelmeyen her şeyi yapmak zorunda.

Yarın hep birlikte meydanda olalım.