Cennet koylar yok olmadan
MUTLULUK filmini izlerken Türkiye’nin gerçek bir cennet olduğunu bir kez daha anladım.
Öyle tek bir yeri değil ama: Bir ucundan öteki ucuna gerçek bir cennet!
Filmin sonundaki “teşekkür” yazılarını okudum, neredeyse “duyan herkes” var ama Türkiye’nin Kültür ve Turizm Bakanlığı yoktu.
Oysa böyle bir film, Türkiye’nin doğal güzelliklerinin yurtdışı tanıtımı açısından çok etkili olabilirdi.
Filmi izlerken dikkatimi çeken şeylerden biri de mavi yolculuk rotası üzerindeki cennet koylardan birinde kurulu balık çiftliğiydi.
Oysa sadece bu görüntü bile ülkemize turist çekmeye yetebilirdi.
Yabancılar eminim şöyle düşünürlerdi: Türkler, böyle bir yere bile balık çiftliği kurulmasına izin verdiklerine göre, kim bilir daha görülmesi gereken ne kadar çok yerleri var!
Şaka bir yana, gerçekten de daha neler var, değerini bilmiyoruz.
Yacht Türkiye Dergisi‘nin bu ayki sayısında Türkiye’de, “mavi yolculuk” rotası üzerinde 239 koy olduğu yazılı.
Bu koylardan 41 tanesi yapılaşmaya ve balık çiftliklerine kurban gitmiş durumda. Yacht Türkiye Dergisi, 94 koyun daha kaybedilmek üzere olduğunu haber veriyor.
Birçoğumuz bu koyları yok olmadan göremeyeceğiz, kuşkusuz.
İlerleyen yıllarda Mutluluk gibi filmlerdeki sahneleri seyredip yüreğimiz burkulacak, burnumuzun direği sızlayacak.
Sonradan “değerini bilemedik” diye dövüneceğiz, ama iş işten geçmiş olacak!
‘Mutluluk’ izlenmesi gereken bir film
“BİRİSİNİ tanımak istiyorsan, onunla yolculuğa çık” sözünü kim söylemiş bilmiyorum.
Ama kişisel deneyimlerim, bu sözün ne kadar doğru olduğunu bana gayet iyi öğretti.
Abdullah Oğuz‘un bugün vizyona giren filmi “Mutluluk”u izlerken de aklımdan bu söz geçiyordu.
Oğuz, Zülfü Livaneli‘nin romanından harika bir edebiyat uyarlaması, mükemmel bir “yol filmi” yapmış.
Köyden ve töreden kaçan bir çift ile kent yaşamının dayattığı ikiyüzlülüklerle barışamamış bir insanın yolda kesişen öykülerini anlatıyor bu film.
Türk filmlerinde sıkça rastlandığı gibi ağdalı bir üsluba kaçmayan, tertemiz bir film!
Mizah da, dram da dengeli! İnsanları kolayca salya sümük ağlatacak bir öykünün, bu kadar dozunda verilebilmesini de kutlamam gerek.
Filmin beni en çok etkileyen yönlerinden biri de buydu zaten. Oyuncular o kadar gerçekti ki kendinizi filmin içinde kolayca kaybedebilirdiniz.
Bu hafta sonu ne yapacağınızı düşünüyorsanız, bu filmi izlemenizi öneririm.
Bir çiçeğin açmasından mutlu olmak
JAPONYA’da kiraz ağaçlarının 18 Mart’ta açması karışıklığa yol açmış.Haber dün Hürriyet‘te yayımlandı. Meğerse çiçekler 23 Mart’ta açacaklarmış.
Gazetedeki haber, kiraz ağaçlarının çiçek açmasının her yıl heyecanla beklendiğini, halkın bunu bir tür bayram gibi kutladığını da anlatıyor.
Turizm acenteleri, bu bayrama katılmak isteyenler için turlar da düzenliyorlarmış.
Yıllar önce bir iş nedeniyle Washington‘da bulunduğum sırada halkın kiraz ağaçlarının çiçek açmasını nasıl beklediğini görmüş, buna hayret etmiştim.
Gazeteler ve televizyonlar günlerce kiraz ağaçlarının çiçek açmakta olduğunu anlatmıştı.
Sonunda kent merkezindeki dev parkta ağaçlar çiçek açtı. “Kiraz Çiçeği Bayramı”na katılmak için ülkenin her yerinden insanlar Washington’a doluştu, oteller doldu.
O gün oradaki coşkuyu izledikten sonra “Neden İstanbul’da da bu kentin simgesi sayılması gereken erguvanlar açtığında böyle bir bayram yapmıyoruz” diye soran bir yazı yazmıştım.
İnsanların dikkatini doğanın büyüleyici güzelliğine çekmek, çocuklara doğayı ve bu dünyayı paylaştığımız öteki canlıları sevme alışkanlığını kazandırmak için kutlanacak bir “doğa bayramı” olurdu bu.
Yılda bir gün günlük dertlerden uzaklaşmak, erguvanların gölgesinde ailemizle, arkadaşlarımızla bu kentte yaşamanın güzelliğini paylaşacağımız bir doğa bayramı.
Ama öyle bir ülkede yaşıyoruz ki Doğu halklarının “bahar bayramı” Nevruz‘u bile korkuyla bekliyoruz artık!
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bir süredir kentin çiçeklendirilmesi işiyle ciddi olarak ilgileniyor. Mevsimlik çiçekler zamanında dikiliyor ve kent büyük bir çiçek bahçesine dönüşüyor. Belediyenin kentteki erguvan sayısını artırmak için de özel bir çabası olduğunu biliyorum.
Sanıyorum iş şimdi bu güzelliklerin tadını çıkarmayı öğrenmemize kalıyor.
Not: Geçen sene sizlere sözünü ettiğim Bebek’teki (İnşirah Yokuşu’nun başı) manolya ağacı çiçeklerini açtı. Bu anıtsal ağacı, en güzel zamanında görme fırsatını kaçırmayın.