Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Baykal kendi işini ihale etmek istiyor!

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda “Erdoğan cumhurbaşkanı olamaz, olmasın, oldurmayın.

Oldurmak isteyenlere meydanı bırakmayın. Türkiye’ye, Anayasa’ya sahip çıkın. Cumhuriyetin birikimlerine sahip çıkın” dedi.

Baykal’ın daha sonra yakın çevresine bir “önsezisinden” söz ettiği ve “Asker Erdoğan’ı son anda uyarabilir” dediği de iddia ediliyor.

Ana muhalefet partisi liderinin, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını askerin engellemesi gibi antidemokratik bir hayal içinde olacağını zannetmiyorum.

Baykal da bilir ki demokrasi bir kere rayından çıkarsa, bu onun da “seçimle iktidara gelme” hayallerinin sonu demektir.

Ancak, basına açık grup toplantısında söylediklerinin de üzerinde durmak gerek.

“Oldurmayın, oldurmak isteyenlere meydanı bırakmayın” dediği kişiler acaba kim?

Demokratik bir düzende, ana muhalefet partisinin liderinin böyle bir çağrı yapacağı insanlar belli: Türkiye’de yaşayan insanlar.

O zaman şu soruyu sormak gerekiyor: Ana muhalefet partisi, neden düzenleyeceği büyük mitinglerle halkın demokratik tepkisini ortaya koyabilmesinin yollarını açmayı akıl edemiyor?

Parası mı yok, örgütü mü yok? İkisinin de var olduğunu biliyoruz.

Yoksa “olmayan şey” halka duyulan inanç mı?

Baykal, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını engelleme işini hep başkalarının sırtına yıkmaya çalışıyor.

Ama bir demokraside bu görevin en başta ana muhalefet partisine düştüğünü, halkı bu amaçla harekete geçirme gücünün sadece kendisinde olduğunu hep unutuyor!

Atatürk’ten ’akreditasyon’ dersi!

GÖRÜŞLERİ beğenilmeyen gazetecilerin hazırlanan “akreditasyon listeleri” aracılığıyla “kategorize edildiğini” ve yasaklandıklarını anlatan haberleri okumuş olmalısınız.

Bu yöntemle gazetecilerin “terbiye edilip, yola getirilmeye çalışıldığını” düşünmek mümkün.

Bugüne kadar işe yaradığı da pek görülmüş bir şey değildir ama demek ki herkes kendisi deneyerek öğrenmek istiyor.

Atatürk’ün en yakın çevresinden Kılıç Ali’nin anılarında ilginç ve bugünkü asker, sivil yöneticilerimiz için örnek olabilecek bir öykü okudum. (Kılıç Ali’nin Anıları, Derleyen: Hulusi Turgut. İş Bankası Kültür Yayınları.)

Atatürk, bir akşam Ankara’da Karpiç’e yemeğe gidiyor. Tesadüf masalardan birinde de Ahmet Emin Yalman, eşi Rezzan Hanım ve arkadaşlarıyla yemektedir.

Ahmet Emin Yalman, 1. Meclis’in kuruluşu ve Cumhuriyet’in ilanı sırasında Atatürk’e muhalif yazılar yazmış. Daha sonra Şark İstiklal Mahkemesi’nde yargılanıp, beraat edince de gazetecilikten tamamen uzaklaşmış bir insan.

Atatürk, Yalman’ı görünce Kılıç Ali’nin kulağına “Ahmet Emin Bey’i de sofraya davet et” diye fısıldıyor.

Yemek sırasında Atatürk, Rezzan Hanım’a halinden memnun olup olmadığını sorunca şu yanıtı alıyor: “Hayır, memnun değilim. Bir gazeteciyle evlendim, sonradan tüccar oldu. Ben işadamlarını sevmem.”

Bunun üzerine Atatürk, Yalman’a dönüp şunları söylüyor: “Niçin gazete çıkarmıyorsunuz? Yarından itibaren gazetenizi çıkarmanızda sakınca yoktur. Bilakis memnun oluruz.”

Ve sonra kalem káğıt getirtip, Ahmet Emin Yalman’a gazetesinin ilk sayısında yayınlanması için bir de demeç veriyor.

Kılıç Ali, bu olayın 1935 yılında meydana geldiğini de not etmiş.

Aradan geçen 72 yıldan sonra hálá akreditasyon listelerini tartışıyoruz!

Demokrasilerde seçimden korkulmaz

ÖNCE mayıs ayında yeni cumhurbaşkanı seçilecek. Son anda bir değişiklikle erkene alınmazsa yıl sonuna doğru da genel seçimler yapılacak.

İki seçim de bazı kişilerde ekonominin geleceği için tedirginliğe neden oluyor.

Sayıları çok değil ama “Bekleyip seçimleri görelim” diyen işadamlarımızın olduğu ve bunun da suni bir durgunluk yarattığı da bir sır değil.

Böyle kişilerle karşılaştığımda hep şunu soruyorum: “Seçim istediğiniz gibi sonuçlanmazsa, satıp savıp bu ülkeyi terk mi edeceksiniz? Hayat seçimden sonra da süreceğine göre neden bu kadar tereddüt ediyorsunuz?”

Tutarlı bir yanıt bugüne kadar alamadığımı söylemeliyim.

Dün bu konuda Ahmet Nazif Zorlu da konuştu.

Zincirlikuyu’daki araziye 800 milyon dolar ödeyip, 400 milyon dolar da yatırım yapmayı planlayan Zorlu’nun sözü, herkes için ders olacak nitelikte:

“Seçim yapılıyorsa değil, yapılmıyorsa korkun!”