CHP’nin bir politikası var mı?
CHP’nin yemin törenini boykot etmesinin yanlışlığı ortadaydı. Şimdi bir başka gerçek ortaya çıkıyor ki bu boykot kararının arkasında da hiçbir hazırlık yok.
Büyük olasılıkla bütün hesap, tahliye kararı verecek mahkemenin, bu boykottan etkilenmesiydi ki o hesap da tutmadı.
Geriye kalıyor sorunun TBMM içinde çözülmesi ki o konuda da CHP’nin ne önerdiğini bilmiyoruz.
Hangi kanunun değişmesini istiyorlar, bunun için TBMM’ye girmeden nasıl bir girişimde bulunacaklar, meçhul.
AKP’nin ne önereceğini bekler gibi bir halleri var, ama eğer böyle bir beklenti içindelerse Başbakan’ı da bunca yıldır hiç tanımamışlar demektir.
Nitekim dün Başbakan, ana muhalefeti TBMM’ye çağırdı ama “Gelmeseniz de fark etmez, biz komisyonları kurar, Meclis’i çalıştırırız” dedi.
CHP’nin buna karşı yapabileceği tek şey konuşmaktan ibaret ama bu da işe yarayabilecek bir durum değil.
Yeni döneme başlarken ana muhalefet partisinin bir politikasızlık bunalımı içine sürüklenmesi, demokrasimizin geleceği için hiç de olumlu bir tablo değil.
Başbakan öğüdü bir daha bir daha okumalı
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, dün grup konuşmasının sonunda Şeyh Edebali’nin, Osman Gazi’ye öğüdünü okudu.
Bu sırada beklendiği gibi Bülent Arınç ve Zafer Çağlayan da gözyaşlarını tutamamışlar ki böylece yeni dönemin ilk ağlama sahnelerine de tanıklık etmiş olduk, hayırlı, uğurlu olsun. Allah gözyaşı dökecek başka dert vermesin.
Şey Edebali’nin nasihatinin bir bölümünü burada tekrarlayacağım. Çünkü Başbakan belli ki bunları biliyor ama tam olarak içselleştirememiş, belki gazetede de yazılı olarak bir kez daha görürse işe yarar!
Şöyle diyor Şeyh Edebali:
“Ey Oğul! Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana. Güceniklik bize; gönül almak sana. Suçlamak bize; katlanmak sana. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana. Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.”
“Oğul. Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgârlarında savrulur gidersin. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkâr ve iradene sahip olasın!”
“Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki âlime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.”
“Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.”
“Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın.”
Devlet Bahçeli için bir önerim var
TEMPO Dergisi’nin Temmuz sayısında T.J. Walker isimli dünyaca ünlü “sunum koçu ve medya eğitmeni” ile yapılmış bir söyleşi var. T.J. Walker, birçok devlet adamını ve büyük şirket yöneticisini nasıl konuşma yapacağı ve medya ilişkilerini nasıl yöneteceği ile ilgili olarak eğitiyor.
Tempo’dan Eren Başağan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP lideri Devlet Bahçeli’nin miting konuşmalarının video kayıtlarını Walker’e götürmüş ve değerlendirmesini istemiş.
Başbakan ve Kılıçdaroğlu’nun “genellikle geçer not” aldığını belirteyim. Walker’in MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli için yaptığı yorum ise MHP’nin seçimlerde neden istediği oyu bir türlü alamadığını ortaya koyuyor.
O yorumun bir bölümünü sunuyorum:
“Bir Batılı olarak bu konuşmacı beni korkuttu. Elbette konuşmanın içeriği çok önemli ve ben bunu bilmiyorum. Belki de gerçekten çok önemli bir noktayı işaret ediyor ve öfkelenmekte haklı. Ama düşmanıyla konuşuyor gibi. Bir konuşma biçimi olarak bunun işe yaramayacağını, çoğu insanın dinlemek istemeyeceğini söyleyebilirim. El hareketleri de çok sert. Eleştirmem gereken bir konu da elindeki kâğıda bakarak konuşması. Çünkü bunu yaparken dinleyiciler ile göz kontağını kaybediyor.”
Bahçeli’nin bu dergiden bir nüsha edinip okumasında yarar var!