Ahirde gelir bezme ekâbir!
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD gezisi oldukça ilginç geçiyor.
Gazetelerde, Başbakan’ın Yahudi kuruluşlarının temsilcileriyle görüşmesi, Davos’taki “van minits” çıkışı temelinde istihza ile karşılanmış.
Bunu doğru bulmuyorum. Siyaset, küslüklerle yürütülecek bir şey değildir. Başbakan’ın bu tür görüşmeler yapması, görevinin sorumluluğun bir gereği olarak normal karşılanmalıdır.
Ancak “koruma kavgası” nedeniyle, konuşma yapmak üzere gittiği bir toplantıya girmeden, oteline geri dönmesini yadırgadığımı söylemeliyim.
Haberlere göre, Başbakan’ın konvoyu, konuşmanın yapılacağı otele 100 metre kala durdurulmuş. Nedeni o sırada konuşmasını bitiren Obama’nın otelden ayrılmak üzere olması imiş.
Merak ettim: Başbakan acaba Obama’yı dinlemeyecek miydi? Eğer dinleyecektiyse geç kalmış olmalı.
Eğer dinlemeyecektiyse, bu kez de bir zamanlama hatası var, erken gelinmiş.
Bizde siyaset erbabının gideceği yere geç kalması âdettendir.
Nev’i’nin şöyle bir beyti bile var: “Geldimse n’ola ben şuarâ devrine âhir / Âdet budur âhirde gelir bezme ekâbir.”
Bu nedenle Başbakan’ın, Türkiye’deki alışkanlığını orada da sürdürmüş olma ihtimali yüksek.
Ayrıca “gâvura kızıp, oruç bozmak” da neyin nesi oluyor?
Oraya kadar gidip konuşmaması, toplantıya katılanları derin bir üzüntüye sevk etmiş olmalı.
Ortadoğu ve Balkanlar’ın en büyük hatibini bir daha nerede dinleyebilecekler ki?
Bu konuşmanın davayla ne ilgisi var?
ERGENEKON iddianamesinin ekleri ortaya çıktıkça, telefon dinlemeler ile ilgili olarak yasanın emrettiği hiçbir kurala uyulmadığı daha iyi ortaya çıkıyor.
Dün de Yeni Şafak’ta emekli Orgeneral Ergin Saygun ile Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay arasında geçen bir telefon görüşmesinin kayıtları yayımlandı.
Görüşme, bir gazeteci ile haber kaynağı arasında geçebilecek türden, olağan bir konuşma.
Saygun, Balbay’a yazılmamak kaydıyla bir bilgi aktarıyor.
Emekli Orgeneral Saygun, bu davanın sanığı değil, tanığı değil.
Yapılan görüşme ve görüşmede yazılmaması kaydıyla aktarılan bilgi davanın konusuyla ilgili değil.
Ama nedense yasa gereği süresi içinde savcılık tarafından imha edilmesi gereken iletişim kaydı, gelip dava dosyasının eklerinin arasına girivermiş.
Ve gazetede öyle bir sunulmuş ki sanki davanın seyrini değiştirecek bir durum var ortada: “Paşa’dan Balbay’a özel randevu.”
Sanki arkadaşlar gazeteci olarak hiç özel bir randevu almamışlar, yazılmamak kaydıyla hiç kimse ile konuşmamışlar.
Kim bilir belki de bu uygulamaya çok yabancılardır, onlara sadece yazılacak şeyler söyleniyordur!
Dava ile ilgisi olmayan iletişim kayıtlarının dosyaya konmuş olması ve bununla da kalmayarak sırayla gazetelere servis ediliyor olması bana şunu düşündürtüyor:
Savcılar da ellerindeki delillerin yetersizliğinin farkındalar ve bu tür yayınlar ile kamuoyunda sanıklar aleyhine bir hava yaratmaya çalışıyorlar!
Bazılarına ‘demokratik hak’ yasak!
16 Eylül’de Kanal D Haber’de “Türkiye’de demokrasinin durumunu” gösteren bir haber yayımlandı.
Haber, Gazi Mahallesi’nde baz istasyonlarına karşı yapılan gösterilerin “halk tepkisi değil, yasadışı bir örgütün organizasyonu” olduğunu iddia ediyordu.
Habere göre eylemciler Sosyalist Gençlik Derneği’nin yaz kampında yetiştirilmişlerdi.
Habere eşlik eden görüntülerde de sol yumruğu havada gençler, pankartlar ile hatıra fotoğrafı çektiren kızlı-erkekli gruplar görülüyor.
Haberin genel üslubuna bakarsanız, söz konusu kampa katılanlar yakalanmışlar, mahkeme de onları suçlu bulmuş ve eylemlerin arkasındaki gizli örgüt açığa çıkmış!
Böyle bir şey yok tabii!
Oysa 8 Eylül tarihli Milliyet’te de aynı haber başka şekilde yer almış.
Milliyet’in haberinde de gençlerin eğlendiklerinden, kendi aralarında atölye çalışmaları yaptıklarından söz ediliyor.
8 Eylül sabahı polisin SGD’ye düzenlediği operasyonla birçok genç gözaltına alındı.
Kanal D tarafından yayımlanan haber görüntüleri de o dava ile ilgili dosyada yer alıyor ve “gizli” olduğu için henüz avukatlarına bile gösterilmiş değil.
Belli ki bu tür sosyalist gençlik örgütlerinin “Türk demokrasisi içindeki” varlığına tahammül edemeyen birileri bu görüntüleri, gençleri peşin suçlu ilan etmek için servis etmiş.
Ergenekon Davası’nda aynı yöntemi kullanan polis ve savcıları eleştiriyorum. SGD’ye karşı yapılan bu uygulama da onlardan hiç farklı değil.
Başbakan şu sözünü ettiği “demokratik açılımı” bir an önce yapsa da artık bu tür eski numaralar ile kamuoyunu kandırma alışkanlığından da kurtulsak, iyi olacak.