Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Din tüccarı gazeteler olsaydı

DOĞAN Grubu’na kesilen vergi cezasının bir benzerinin daha önce büyük uluslararası bir bankaya da kesildiği ama sonra Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın vergi yasalarına aykırı bu durumu görerek cezayı kaldırdığını Eyüp Can’ın yazısından öğrendik.

Meğerse o yanlış raporu yazan da Doğan Grubu’na kesilen cezaya temel olan raporu yazan denetçi imiş.

Bir kişinin aynı hatayı iki kere yapması, üstelik birinci hatası açıkça ortaya çıktıktan sonra yapması, kötü niyetten başka bir anlama gelmez diye düşünüyorum.

Tam da bu noktada normal gazeteler ile din tüccarı gazeteler arasındaki farka dikkat çekmek isterim.

Böyle bir şey onlardan birinin başına gelmiş olsaydı, şöyle bir manzara görecektik.

Cezaya esas olan raporu yazan denetçinin adı, soyadı, çocuklarının gittiği okullar, oturduğu evin adresine varana kadar her türlü detay sayfalara taşınacaktı.

Denetim elemanının büyük boy bir vesikalık fotoğrafı her gün gazetelerin birinci sayfasında yayımlanacaktı.

Denetçi hedef haline getirilecek, sokağa bile çıkamaz olacaktı.

Beğenmedikleri kararları veren yargıçlara, beğenmedikleri sanıkları savunan avukatlara, beğenmedikleri şeyler söyleyen subaylara daha önce ne yaptılarsa, aynı şeyi denetçiye de yapacaklardı.

Ama bakın bu ağır ve hukuksuz cezayı kesen denetçinin ne adını biliyorsunuz, ne fotoğrafını bir yerde gördünüz.

Sadece bu örnek bile sadece “gazetecilik yapmak peşinde olan” medyanın bir ülke için ne kadar önemli olduğunu göstermeye yetiyor!

Ben ne söylüyorum,tamburam ne çalıyor?

MALİYE Bakanlığı’nın, Doğan Grubu’na kestiği vergi cezası ile ilgili açıklaması dün Sabah gazetesinin sürmanşetinde yer aldı. Bunu normal karşılıyorum. Sabah’ı, hükümetin yarı resmi organı gibi kullanmayacaklarsa zaten neden almış olsunlar?

Ancak şöyle bir sorun var ki Sabah düzeyindeki bir gazeteye yine de yakışmıyor: Sabah, Maliye’nin “Vergi cezasında en büyük ceza Doğan Grubu’na kesilmedi” açıklamasını manşetine taşımış.

Başlıktaki iki tane “ceza” kelimesinin yarattığı kakofoniyi bir kenara bırakalım, haberdeki çarpıtmayı tartışalım. Arkadaşlar, konuştuğumuz şey “Bugüne kadar kesilen en büyük ceza” değil, “hukuk dışına çıkılarak kesilen ceza” konusudur.

Vergi yasalarında olmayan bir uygulamanın özel olarak bir medya grubuna yapılmasıdır. Benzeri işlemi yapmış ve herhangi bir vergi sorunu ile karşılaşmamış onlarca banka, holding ve irili ufaklı yüzlerce şirket varken, keyfi bir ceza uygulamasının bir medya grubuna yönelik olarak yürürlüğe konmuş olmasıdır.

Türkiye’deki hükümet yanlısı yazarlar bile açıkça yazıyorlar ki bu cezanın Aydın Doğan’a verilmesinin nedeni, gazetelerinde bizler gibi AKP muhaliflerini çalıştırıyor olması. Dünyanın en saygın gazeteleri, uluslararası basın kuruluşları ve AB gibi kuruluşlar da cezanın neden kesildiğinin farkında ve bu nedenle hükümeti eleştiriyorlar. Tekrarlayayım: Tartıştığımız şey, özgür basın faaliyeti

İlk kez olumlu bir tavır

 DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ile yardımcısı Emine Ayna, Kuzey Irak Kürt yönetimi ile görüşmek ve PKK’ya silah bırakma çağrısı yapmak için dün Kuzey Irak’a gittiler. Eğer bu konudaki haberler gerçeği yansıtıyorsa, açılım tartışmaları başladığından bu yana DTP’nin ilk kez doğru bir tutum içine girdiğini söyleyebilirim. Dünya yüzünde, kendi sınırları içinde dağlarda elinde silahla dolaşanlara müsamaha gösterecek herhangi bir devlet bulamazsınız.

Devlet, bu tür kişileri yakalamak ve cezalandırmak zorundadır, zaten bunun için vardır. DTP’nin bu gerçeği görerek “Operasyonlar dursun” söyleminden “Silahları bırakın” çağrısına geçmesi bu nedenle önemli bir gelişme. Her ne kadar hükümetin ağzında gevelediği açılımın ne olduğunu tam olarak bilmesek de bu sorunu demokrasi içinde çözmeye eğilimli bir hükümet var. Ve bu konuyu açıkça tartışıp, bir noktaya varabilmemiz ancak ve ancak dağlarda elinde silahla dolaşanların ortadan çekilmesi ile mümkün olabilir. Her gün şehit haberleri gelir, insanların gencecik çocukları ölürken bir şey konuşabilmenin olanağı yok çünkü. PKK’nın yarın sabah silahları bırakıp teslim olacağını zaten kimse ümit etmiyor. Ama silahlı bütün unsurlarını Türkiye dışına çıkarması bu aşamada yapılması gereken ilk harekettir.