Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Kayıkçı kavgasını siyaset sanmak

TANINMIŞ ekonomist Michael Porter geçenlerde Türkiye’ye geldi ve bir toplantıda konuşma yaptı. Ben o konuşmayı izleyemedim ama Porter’ın konuşmasından bazı satır başlarını Milliyet’te Osman Ulagay’ın yazısında okudum.

Porter’in açıkladığı verilere göre siyasetin kalkınmaya katkısı sıralamasında Türkiye dünyada 92. sırada yer alıyor.

Hiç şaşırdığım bir durum değil.

Bizde siyaset sorunlara çözüm üretmek için değil, kayıkçı kavgası yürütmek için yapılıyor.

Memleketin en önemli meselelerini parlamentodaki üç partinin lideri bir araya gelip konuşamıyor bile. O ona hakaret ediyor, öteki berikine, bu şuna!

İktidarın da, muhalefetin de görevinin öncelikle bu ülkenin sorunlarının çözümünü aramak olduğu unutuluyor.

Zekâ seviyesi son derece düşük karşılıklı ayak oyunlarıyla siyaset yapıldığı zannediliyor.

Türkiye’nin 92. sırada çıkmasının nedeni bu.

Porter’in açıkladığı verilerde Türkiye, eğitimin etkinliği sıralamasında ancak 111. sırada yer alabiliyor ve yenilikçilik kapasitesi en düşük ülkelerden biri olarak görülüyor.

Nüfusunun yarısından çoğu genç bir ülke için ne acı bir durum!

Siyasetçi siyaseti kavgadan ibaret bir şey zannetmeye devam ettiği sürece de asla değişmeyecek bir tablo!

 

Göz göre göre zehirleniyoruz!

 

ALMANYA’da Baden-Wuerttemberg eyaletinin Tarım Bakanlığı, Türkiye’den ithal edilen armutlarda yüksek seviyede tarımsal ilaç kalıntısı buldu ve armutların tüketilmemesi için bir uyarı yayımladı.

Armutlarda Amitraz isimli bir böcek önleyici ilaç kalıntısı var. Kilogram başına 0,01 miligramlık normal sınır çok aşılmış, 15,7 miligram tespit edilmiş bulunuyor.

Bu tür bir meyvenin aşırı tüketimi çocuklarda büyüme gecikmelerine, yetişkinlerde ise tansiyon düşüklüğü ile bitkinliğe yol açıyor.

Bu kararın sonucu olarak Avrupa’da Türk armudu bir süre için pazar bulamayacak.

Bu durum, üreticilerin hasattan bir süre önce kesmeleri gereken ilaçlamayı kesmemelerinden kaynaklanıyor.

Her ilacın doğada yok olması için belli bir süre geçmesi gerekiyor ve o süre dolmadan yapılan hasat, tüketicilerin bilerek “zehirlenmesi” anlamına geliyor.

Biz yıllardır bu tür tarımsal ürünleri tüketiyoruz.

İlaç artıklı, aşırı hormon ile şişirilmiş sağlıksız ürünlerle zehirleniyoruz.

Tarım ürünü ihraç ettiğimiz ülkelerden zaman zaman bu tür haberleri alıyoruz, okuyup geçiyoruz.

Tarım Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı da bizim gibi, okuyup geçiyor!

Meseleye sadece kaybolan ihracat geliri penceresinden bakılıyor, kimse halk sağlığını umursamıyor.

Bu ülkede sağlıklı gıdalarla beslenmek için yiyeceklerimizi Avrupa’dan getirmemiz gerekiyor!

 

Sigara içenlerin de hakları var!

 

SALI günü Berlin’e geldim. Bu mevsimin Berlin’e tek katkısı sanki üzerine gri bir şal örtülmüş olması ama yine de bu gri şal kentin güzelliğini örtmeye yetmiyor.

Gerçi benim Berlin aşkım bir bakıma “Aşkın gözü kördür” atasözünü de doğrular nitelikte, bu kent bana her haliyle güzel geliyor.

Önceki akşam Adnan’ın restoranında başlayıp, Paris Bar’da çok sıkı bir malt viskiyle sona eren Berlin turumdan bir gözlem aktarmak istiyorum.

Burada da kapalı alanlarda sigara içme yasağı var.

Ama yasak katı bir şekilde uygulanmıyor. Sorun, herkesin birbirinin haklarına saygı duyması ile çözülmüş. Bizim kolay kolay ulaşamayacağımız bir hoşgörü ve anlayış iklimi gerekiyor bunun için.

Gece lokantalarda ve barlarda belli bir saate kadar kimse sigara içmiyor. Saatler ilerleyip, insanlar normal yemek yeme süresinin sonuna geldiklerinde, sigara içmeyenler kalkıp gidiyorlar, kalanlar da sigaraları tüttürüyorlar.

Sigara içmeyen biliyor ki o vakit gelince oturmaya devam ederse sigara dumanı içinde kalacak, kendi tercihini yapıyor, ya oturuyor ya da çekip gidiyor.

Adnan’a ve Fehmi’ye sordum, bugüne kadar kimse bu durumdan şikâyetçi olmamış, bir lokantaya ya da bara bu nedenle ceza yazıldığı da duyulmamış.

Sigara yasağının devamını destekliyorum, çünkü yasak sayesinde insanların daha az sigara içeceklerini biliyorum.

Ancak sigara içmeden duramayanların da kişisel seçim özgürlüklerine saygı duyuyorum.

Başkalarını zehirlemelerine yol açmadan kendi aralarında oturup duman altı olma hakları bulunduğu gerçeğini de görmezden gelemiyorum.