YARGITAY Başsavcısı’na AKP’den ve hükümet borazanı medyadan kaynaklanan saldırıları eleştirenlere, meslekten çıkarılan Van Savcısı Ferhat Sarıkaya örneğini vermek genel bir eğilim olmuşa benziyor.
“Başsavcıyı destekleyenler neden Ferhat Sarıkaya’nın arkasında durmadılar” deniliyor.
Ferhat Sarıkaya’nın arkasında durmayanlardan biri de benim.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde yaptıkları nedeniyle.
Hafızası zayıf olanlar için o dava sürecinin nasıl cereyan ettiğini hatırlatmakta yarar var.
Nisan 2005’te Van Başsavcılığı’na gelen ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) alımlarında yolsuzluk yapıldığı iddiasını içeren imzasız bir ihbar mektubu, “görevsizlik” kararı verilerek rafa kaldırıldı.
Aynı ihbar, Haziran 2005’te özel yetkili savcı olarak dosyaya bakan Ferhat Sarıkaya tarafından, yargılama için YÖK izni gerektirmeyen “çıkar amaçlı suç örgütü kurulduğu” suçlamasıyla işleme kondu. Rektör Prof. Dr. Yücel Aşkın ile üniversite yönetimi 25 milyon dolarlık tıbbi malzeme alımında yolsuzluk yapmakla suçlandı.
YYÜ Genel Sekreter Yardımcısı Enver Arpalı’nın tutuklanmasının ardından, o sırada yurtdışında bulunan Prof. Aşkın’ın evinde 13 saat süren bir arama yapıldı. İkinci suçlama “tarihi eser kaçakçılığı”ydı.
Suçlamaları onuruna yediremeyen Enver Arpalı “Bu lekeyle yaşayamam” diyerek cezaevinde canına kıydı. Aynı koğuşta kalan ve kalp spazmı geçirerek hastaneye kaldırılan Aşkın’ın kalbine üç stent takıldı.
Van 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde, 13 saatlik baskının ardından “tarihi eser kaçakçılığı” iddiasıyla açılan davanın ilk duruşmasında, tekerlekli sandalye ile mahkemeye getirilen Aşkın’ın beraatine karar verildi.
“Çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, bazı öğretim üyelerini sürgüne göndermek, fişleme yapmak”la suçlanan Aşkın hakkında 3 bin yıla kadar hapis istemiyle açılan dava Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Aşkın 15 gün sonraki ikinci duruşmada tahliye edildi.
Özel yetkili Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi, “görevsizlik” kararını Haziran 2007’de verdi, “suç örgütünün varlığından söz edilemeyeceğine” hükmetti.
Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 33 ay boyunca yapılan başvurulara rağmen işletilmeyen süreci işletti ve “sanıkların yargılanması için YÖK’ün izni gerektiğine” karar verdi. Ve dosya “yargılama izni” verilmesi için aylar önce üniversitede yolsuzluk yapılmadığını saptayan YÖK’e gönderildi!
Hükümetin bir işaretiyle insanların onuruyla oynamakta sakınca görmeyen, bir kişinin intihar etmesine yol açan bir savcıyı neden savunacakmışım ki?
Takiye yoksa savunma çok işe yarar
BEN AKP yöneticisi ya da üyesi olsaydım, Yargıtay Başsavcısı’nın açtığı davayı bir fırsat olarak görürdüm.
Bu dava, AKP yöneticilerinin bir türlü inandırıcı olmayı başaramadıkları yeni durumlarını herkese olanca açıklığı ile anlatmak için bulunmayacak bir olanak yaratıyor.
Milli Görüş çizgisindeyken neler düşündüklerini ama sonra nasıl bir düşünsel evrim geçirdiklerini açıklamaları, bu dava nedeniyle yapılacak savunmada açıkça ortaya konabilir çünkü.
Laiklik konusuna eskiden nasıl yaklaşıyorlardı, şimdi neden öyle düşünmüyorlar, laikliği ve demokrasiyi neden daha doğru bir rejim biçimi olarak tarif ediyorlar gibi konularda nasıl bir düşünce evrimi geçirdiklerini herkes gibi ben de merak ediyorum.
Bugüne kadar bu yönde yaptıkları konuşmaların ciddiye alınmamış olmasının en önemli nedeni, bu değişimin nedenlerinin kapsamlı olarak ortaya konulmamış olmasıdır.
Eğer “Değiştik, laikliğin en büyük savunucusu biziz, demokrasiden sapmayacağız” sözlerinde samimilerse bu fırsatı kullanmalılar.
Bunu AKP yönetici kadrosunun değiştiğine inanarak ya da sadece ekonomik istikrar bozulmasın diye geçen seçimde onlara oy veren seçmenlerine borçlular.
Elbette yaptıkları büyük bir göz boyama ve “takiye” değilse!
144 kavşağın yapım nedeni
İSTANBUL’un trafik sorununu çözmek için Büyükşehir Belediyesi’nin son dört yılda 144 katlı kavşak ve yol inşa ettirdiğini dün Hürriyet’te okudum.
Bu işler için 2 milyar YTL harcandığını da bu vesileyle öğrendim.
Bu kavşaklar yapılırken, paranın boşa harcandığı çok söylendi. Önünde yeni yollar olmadıkça, her kavşağın yeni trafik sorunları yaratacağı da yazıldı, çizildi.
Belediye yetkilileri ise bu görüşlerin yanlışlığını ileri sürdüler. Katlı kavşakların trafik akışını rahatlatacağını söylediler.
Sonucu hep birlikte yaşıyoruz: İstanbul trafiğinde bir rahatlama yok!
Bu kavşaklardan iki tanesine yapımları sırasında dikkat çekmiştim.
Bir tanesi TEM üzerinde Tekstil Kent’in önünde yapılan köprülü kavşak.
Yapımı sırasında o yoldan geçeni geçtiğine pişman etti ve tamamlanmış olmasına rağmen, bağlantı yolları olmadığı için neredeyse bir senedir hálá hizmete girmiş değil.
Aynı şekilde yolu olmayan bir köprülü kavşak da yine TEM üzerinde, bu kez Anadolu yakasında yapıldı, bekliyor.
O zaman da çok yazılıp, çizilmişti ki bu kavşakların ardı ardına inşa ettirilmesinin bir tek nedeni vardı: Yandaş müteahhitlere iş yaratmak, yeni bir zengin sınıf oluşturup, siyasette bunun nimetlerinden yararlanmak!
İşte 4 yılda yapılan ve trafiği rahatlatmak bir yana, birçok yerde de iyice kilitleyen 144 kavşağın ve harcanan 2 milyar YTL’nin özeti bu!