Gizliliğe uymazsan böyle olur
İSTANBUL Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, MİT Müsteşarı ve dört MİT görevlisini ifadeye çağıran özel yetkili savcının soruşturmadan alınmasının gerekçesini şöyle açıklıyor:
“Savcı Sarıkaya soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiği ve bilgi sakladığı için görevden alındı.”
Bu ilginç gerekçeyi okuyunca Başsavcı’nın kanunları iyi bildiğini düşündüm ve doğrusunu isterseniz içim rahatladı!
Hazırlık soruşturmasının gizliliği ilkesine sıkı sıkıya uymak konusundaki bu titizlik İstanbul Adliyesi’nin en önde gelen vasıflarından biridir zaten!
Soruşturmayı yürüten polis şeflerinin görevden alınma gerekçeleri de buydu.
“Soruşturmanın gizliliği” konusunda en büyük titizlik Ergenekon soruşturmaları ile başladı, hatırlarsınız.
Dosya o kadar iyi korundu ki sanıkların isimlerini bile ancak dava açılınca öğrenebildik! Gazetelere hiçbir bilgi sızdırılmadı. Ne telefon dinleme kayıtlarından haberdar olabildik, ne de savcılıktaki ve polisteki sorgularda verilen ifadeleri öğrenebildik.
Aynı titizlik Balyoz gibi davalarda da ciddiyetle korundu. Hele şike soruşturması deseniz, bu gizlilik titizliğinin zirvesiydi! Savcılık ve polis soruşturmanın gizliliğini o kadar iyi korudular ki gazeteler mecburen oturup çarşaf çarşaf yalan haber yazmak zorunda kaldılar! Telefon dinleme kayıtları, soruşturmayla ilgisiz telefon kayıtları, hepsi ama hepsi gazetecilerin hayallerinin ürünü olarak medyaya yansıdı!
Bu yüzden savcılar görevlerinin başında kalabildiler.
Ama gelin görün ki sonunda bir savcı bu ilkeye uymadı. Elindeki bilgilerin medyaya yansımasına neden oldu. Ve haklı olarak görevden alındı tabii!
Çünkü dedim ya İstanbul Adliyesi’nin en çok titizlendiği konu, hazırlık soruşturmasının gizliliği konusudur!
KCK soruşturmasını itibarsızlaştırma suçu
ESKİ Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’a savcılık sorgusunda yöneltilen sorulardan biri de Ergenekon ve Balyoz gibi soruşturmaları “itibarsızlaştırma gayretinin” nedenleriydi.
Kamuoyunun böyle bir suçun varlığından haberdar olması, Ergenekon soruşturmasından sonra yazılan iddianameler ile oldu. O günden beri de değişik davalar ile ilgili bir söz söylerken iki kere düşünüyorum, hatta bazen iki de yetmiyor, üç kere düşünmek de gerekiyor!
KCK soruşturması sırasında polisin ve savcılığın eline geçen bazı bilgi ve belgeler nedeniyle soruşturma MİT mensuplarına doğru genişletilince “yandaş” medyada, bu “soruşturmayı itibarsızlaştırmaya” yönelik birçok yorum çıktı. Sadece gazeteciler değil, bazı AKP ileri gelenleri de benzer nitelikte konuşmalar yaptılar.
Hatta işi “Bu soruşturma İsrail’in bir oyunudur” demeye vardıranlar bile çıktı.
Meğerse İsrail gizli servisi, savcıları ve polisi MİT’in üzerine salacak sahte belgeler hazırlayıp, bunu sağa sola yerleştirmiş, bütün bu olaylar ondan kaynaklanıyormuş!
Bunları okuyunca beni bir telaş aldı tabii! İster misiniz şimdi bu arkadaşlar için de “KCK soruşturmasını itibarsızlaştırma” soruşturması başlatılsın?
KPSS, KCK’ya mı kurban gitti?
BAŞBAKAN, 1,5 yıl önce MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı makamına çağırdı ve KPSS’de kopya çeken çetenin hemen yakalanmasını, dosyanın da önce kendisine getirilmesini istedi.
O gün bugündür bekliyoruz, KPSS sorularını çalıp, Türkiye çapında belirlenmiş isimlere dağıtan suç örgütü bir türlü yakalanamadı.
KCK soruşturması sırasında ortaya çıkıyor ki MİT’in daha karmaşık işleri varmış. KCK yapılanmasını tamamlamak, örgüt yöneticileri ve İmralı arasında mektup taşımak gibi!
Demek ki bu işlerle uğraşırken KPSS çetesini yakalamaya da fırsat bulunamamış.
Artık bu işle ilgileri kalmadığına göre belki şimdi KPSS çetesini yakalamaya yönelebilirler.
Başbakan onları korumak için neleri göze alıyor, onlar hâlâ Başbakan’ın bir küçük ricasını bile yerine getiremediler!