Gözleri var görmezler!
SAĞLIK Bakanı Recep Akdağ Batman’a seçim gezisine gitmiş.
Tabi sorsak “hayır seçim gezisi değildi, devlet işiydi” diyecektir elbette ama seçime bir ay kala, yanında Batman’dan aday olmuş Maliye Bakanı ile hastane teftiş etmesi akla başka şeyi getirmiyor.
Zaten Başbakan da bir aydır “açılışlarda bulunmak için” memleketi geziyor.
Bütün siyasi partiler seçim çalışmalarını kendi bütçelerinden yürütmek zorunda kalırken, iktidar partisi hükümet olmanın avantajını kullanıyor, devlet olanakları ile seçim mitingi yapıyor!
Bunu artık yadırgamıyoruz bile. Kim bilir belki Başbakanlık örtülü ödeneğinden yapılan harcamaların bu yıl astronomik rakamlara ulaşmasının bir nedeni polis için fazladan satın alınan “biber gazı” ise bir diğer nedeni de giderek yoğunlaşan “seçim açılışları”dır!
Konuyu dağıtmadan, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a döneyim.
Bakan Akdağ, Batman’da hastanede yemek yedikten sonra çıkarken görme engelli bir işçi şöyle demiş:
“Biz burada asgari ücretle çalışıyoruz. Koşulların iyileştirilmesini istiyoruz. Müteahhit şirketlerin elinden ne zaman kurtulacağız?”
Bakan bu soruya belli ki çok sinirlenmiş: “Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz, daha ne yapalım? Müteahhit şirketlerin yanında çalışmaya devam edeceksin” diye yanıtlamış.
Bakan’a hatırlatmak isterim ki “gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz” dediği kişiye yapılan şey bir lütuf değildir. İnsanlık bunu gerektiriyor, bunun için yasalar da çıkarılmış, sadece bizde değil, insana saygılı medeni tüm ülkelerde.
Şunu merak ettim: Bakan bunu bir lütuf gibi sunduğuna göre acaba engelli insanların evlerinden dışarı çıkmaması gibi bir fikre mi sahip?
Belli ki Bakan’ın da bir “engeli” var, engelli insanların dertlerini yüreğinde hissedememek gibi bir engel!
Öte yandan konunun bir de işçi hakları boyutu var tabii. AKP’li belediyelerde başlayan ve giderek devlete de sirayet eden taşeronlaştırma operasyonu bu.
‘Gece silahlı, gündüz külahlı’ bakışı
BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, Bursa’da bir şehit ailesini ziyaret etti.
Şehit askerin ailesi “Bize silah verin, biz savaşalım” deyince de sert çıktı: “Orada kim terörist, kim masum halk fark edemiyorsun!”
“Gece silahlı, gündüz külahlı” deyiminin Bülent Arınç versiyonu da bu olsa gerek.
Arınç’ın üyesi ve üst düzey isimlerinden biri olduğu parti, “Kürt açılımı” diye yola çıktığında en çok sözü edilen meselelerden biri de buydu hatırlayacaksınız.
Terörist ile yerli halk arasında bir fark görülmemesinin yarattığı sorunlardan bahsedilir, bütün bir halkı terörist gibi görmenin yanlışlığı vurgulanırdı.
AKP daha sonra bu “açılım” işlerini unuttu, şimdi ise “Kürt sorunu yok, Kürt kardeşlerimizin sorunları var” noktasına geldi.
Açılım günlerinde “bu AKP’nin yapabileceği bir iş değil, çünkü bu parti bu sorunu çözebilecek bir bilgiye ve programa sahip değil” dediğimizde liberal-yandaş yazarların nasıl hücum ettiğini de hatırlıyorum.
Gördüğünüz gibi zaman en büyük hakem olma özelliğini koruyor.
Arınç’ın ağzından dökülen “Kim terörist, kim masum halk fark edemiyorsun” sözleri bu partinin bilin altının yansımasından başka bir şey değil.
Böyle karmaşık bir sorunu çözebilmelerine de bu nedenle olanak yok!
Soru yanlış kişiye sorulmuş
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan tarafından bu seçimde milletvekili adayı bile yapılmayan Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na sitem etmiş.
“Ben müsteşarken siz genel müdürdünüz, bir yanlışımı gördünüz mü” diye sormuş. Kılıçdaroğlu da kibar adam tabii, “Hayır sizi kastetmedim” demiş.
Tüzmen’in sinirlenmesini istememiş de olabilir, malum kendisi güçlü kuvvetli, yapılı bir siyasetçi. TBMM’de de bu yönünü ortaya koyduğu oturumları hatırlıyorum.
Aynı toplantıda Tüzmen, Başbakan Erdoğan’a da cep telefonundan bir video izlettirmiş.
Ne izlettirdiğini kimse bilmiyor, umarım MHP’liler ile ilgili görüntülerden değildir!
Bence bir sitem gerekiyorsa Tüzmen, Başbakan’a yapmalıydı.
Çünkü Tüzmen’i ve başka bazı siyasetçileri zan altında bırakan sözleri söyleyen Başbakan’dan başkası değil.
Tekrar hatırlayalım ne dediğini:
“Bizim partimizin adı AK Parti. Buralara temiz siyaset sözü vererek geldik. Ve benim bir bakanım bunu yapamaz. Ve bugüne kadar da bazı bakanlarımla alakalı atılmış adımlarım varsa bunun birçok gerekçeleri vardır. Ve birçoğu da bugün milletvekili adayı olamadıysa birçok nedenleri vardır. Milletvekillerim için de aynı şey ortadadır.”
Tüzmen, Başbakan’a video izlettireceğine bu sözleriyle ne demek istediğini sorsaydı daha doğru olurdu. Çünkü Başbakan’ın bu tanımına uyan en son siyasetçi kendisinden başkası değil!