Hiç gazete okumuyorlar mı?
ADANA’da altı gün önce bir kadın kocası tarafından sokak ortasında bıçaklanarak yaralandı. Koca kaçtı, kadın hastaneye kaldırıldı.
Kocası tarafından daha önce de tehdit edilen kadın dört kez savcılığa koruma talebi ile başvurmuş ancak “tehdit eyleme dönüşmediği için” talebi kabul edilmemiş.
“Tehdit eyleme dönüşüp kadın bıçaklandıktan sonra” da bir gelişme yok. Polis hastaneden taburcu edilen kadını alıp evine bırakmış, eli bıçaklı kocası sokaklarda serbest gezerken!
Haberden tam olarak anlaşılmıyor ama sanırım Adana’daki Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi’nin yöneticileri vasıtasıyla olsa gerek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin devreye girmiş. Şahin, Adana Valisi ile görüştüğünü ve kadının korunması için gerekenlerin yapılacağını söylüyor.
Aylardır, kadınlara yönelik şiddetin sonuçlarından ve korunamayan kadınların kaybolup giden hayatlarından konuşuyoruz.
Tekil bir olaydan değil, bir genel eğilimden söz ediyoruz. Gazetelerden bazen aynı günde iki-üç olay yaşandığını öğreniyoruz. Korunmadığı için kocası ya da yakınları tarafından öldürülen kadınlar ile ilgili haberler.
Ve kamu görevlilerinin, üstelik saldırıya da uğramış, bıçaklanmış bir kadını korumaları için bakanın devreye girmesi ve vali ile konuşması gerekiyor.
Merak ediyorum, kamu görevlileri hayatlarında hiç gazete okuyup, televizyon izlemiyorlar mı?
Nasıl bir ülkede yaşadıklarının farkında değiller mi?
Yoksa “Bana ne, dünyayı ben mi kurtaracağım” diye mi düşünüyorlar?
Kurtaracakları bir tek hayatın bile, o masalarının başında otururken aldıkları maaşlardan daha değerli olduğunun farkında değiller mi?
Bakan Fatma Şahin’e gerçekten çok büyük bir görev düşüyor.
Öyle bir sistem kurmalı ki bu kadınların hayatları, işini seven ya da sevmeyen bir kamu görevlisine rastlamalarına bağlı olmasın!
Ferai Tınç’ın vedası
DÜN Ferai Tınç’ın Hürriyet’teki köşesi son kez yayımlandı. “Bana müsaade” diyordu Ferai, “noktayı koyuyorum.”
Tam ondan beklenecek gibi bir vedaydı. Mütevazı, kararlı ve lafı dolandırmadan!
Gazeteciler, hele Ferai gibi meslek hayatında önemli işler yapmış, başarılı olmuş gazeteciler egoları şişik insanlardır.
Ferai belli ki bu hastalığa da yakalanmamış, ben onu da yaptım, bunu da yaptım gibi bir böbürlenme içinde de değildi.
Oysa bunları anlattığında kimse de onu yadırgamazdı.
Sadece kimsenin farkında olmadığı önemli dış politika meselelerine olan hâkimiyeti ve becerisiyle değil, medyada etkin olan erkek egemen bakışa karşı verdiği mücadeleyi anlatsaydı, o bile bunca yıllık bir meslek yaşamının boşa geçmediğini göstermeye yeterdi.
Ferai’ye ve sevgili arkadaşım eşi Lütfi’ye bundan sonraki yaşamlarında çocukları ile birlikte mutluluklar.
Federasyon’a yollanan belgeler
ŞİKE ile ilgili soruşturma evrakının, Futbol Federasyonu’na gönderileceği haberleri arasında önemli gördüğüm bir ayrıntıya dikkatinizi çekmiştim.
Haberlere göre Emniyet’ten savcılığa gelen evraklar, bir savcı yardımcısı tarafından bir ön elemeden geçirildi ve Futbol Federasyonu’na bundan sonra gönderildi.
Ben de bu köşede, bu elemenin neye göre yapıldığını sordum. Federasyon’a gönderilen deliller içinde şüpheliler aleyhine olduğu kadar, lehlerine olan delillerin de konulup konulmadığını merak ettiğimi belirttim.
Dün soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Mehmet Berk aradı. İzinde olduğu için söz konusu elemeyi bir başka Cumhuriyet Savcısının yaptığını belirtti.
Savcı Berk, söz konusu elemenin soruşturmaya esas olan evraklar ile ilgili olmadığını söyledi.
Elenen evraklar hastaneye sevk yazıları, hastane raporları, dinleme izinleri gibi soruşturmanın konusunu doğrudan ilgilendirmeyen evraklarmış.
Okuyucularımın bilgisine sunarım.
Bedava bilet meselesi
NEW York Brooklyn Belediyesi Etik Kurulu, Belediye Başkanı Marty Markowitz’i 20 bin dolar para cezasına çarptırdı.
Markowitz’in bu cezaya çarptırılmasının nedeni, Türkiye’ye yaptığı ziyaretlerde eşinin uçak biletinin Türkiye tarafından karşılanmasını kabul etmek.
Etik Kurulu, Başkan’ın bu bedava bileti kabul etmesini “bir tür rüşvet” olarak değerlendirdi ve cezayı kesti. Başkan cezayı ödeyecek ve gelecek seçimlerde bunun siyasi sonuçlarına da katlanacak.
Bununla ilgili haberi Hürriyet’te okumuşsunuzdur.
Bunu yeniden hatırlatıyorum, “Bedava bilet rüşvet sayılır mı” konulu son tartışmalara bir referans olur diye düşündüğüm için.