RUSYA Devlet Başkanı Vladimir Putin, daha uzun yıllar koltuğunu korumayı garanti altına alacağı bir seçimi daha geride bıraktı.
Rusya Federasyonu’nu oluşturan halkların, perestroyka sonrası yaşadıklarını bu kadar kısa sürede unutup, kendilerine daha düzgün bir yaşam sağlayan Putin’i terk etmelerini beklemek zaten doğru olmazdı.
Yıllarca kelimenin tam anlamıyla açlık çeken bir halkın, demokrasi, insan hakları gibi kavramlara yüz vermemesi de çok doğal.
Yıllar önce Putin ile Soçi’deki yazlık sarayında bir öğleden sonrayı Ertuğrul Özkök, Ergun Babahan ve Mehmet Ali Birand ile birlikte sohbet ederek geçirmiştim.
Ne yapmak istediğini bilen, gücünün farkında olan, kararlı bir lider vardı karşımızda.
Dünya konjonktürünün sağladığı avantajla ekonomisini büyütmeyi başarmış ve artan refahtan az da olsa herkesin yararlanabileceği bir düzen kurmayı başarmıştı.
O gün Putin’i dinlerken, Troçki’nin bir sözünü hatırlamıştım: “Doğu halkları diktatörleri sever. Rusya da bir Doğu toplumudur.”
Pazar günü yapılan seçimin ilk sonuçları Troçki’nin 60 sene önce söylediği sözün hálá geçerli olduğunu gösteriyor.
Bunu bilmek için aslında Rusya’ya kadar gitmemize gerek olmadığının da farkındayım.
Türkiye’de de, demokrasimizin bu gelişmişlik düzeyine rağmen hálá “iyi kalpli bir diktatör” özleyenlerin sayısının hiç de az olmadığını biliyorum çünkü.
Rol modeli öyle olunca, böyle olur
TARHAN Erdem’in yönetiminde Milliyet için yapılan bir araştırma, son dört yılda başını türbanla örtenlerin sayısının dörde katlandığını ortaya koyuyor.
Aynı dönem içinde başını örtmeyi tercih eden kadınların sayısının sadece beş puan artmasına karşılık, örtüsünü türban şeklinde bağlayanların bu derecede artmış olmasının bir açıklaması olmalı.
Bu hiç kuşku yok ki beş yıllık AKP iktidarının verdiği görüntünün bir sonucudur.
AKP liderlerinin, önde gelen bürokratların eşlerinin medyada yer alan türbanlı fotoğrafları, geleneksel başörtüsü kullanan kadınlar üzerinde etkili olan bir rol modeli yaratıyor.
Öte yandan türbanın siyasal bir davranış biçiminin simgesi olmadığı iddiaları da bu araştırmayla çökmüş bulunuyor.
Çünkü başörtüsünü türban şeklinde bağlayan kadınlar, daha çok AKP ve Saadet Partisi seçmenleri arasında yer alıyorlar.
Bu araştırmanın sonuçlarının laik düzenin devamı konusunda endişe eden çevrelerce tereddütle karşılanacağına eminim.
Ancak, kadınların başlarını örtme eğilimlerindeki yükselmenin böyle bir sonuç doğuracağını varsaymamızı gerektirecek bir bulgu da elimizde yok.
Araştırma eğer başlarını örtmeyi tercih eden kadınların, sosyal, ekonomik ve siyasal beklentileri ile ilgili bulgular da içeriyorsa, bu sorumuzun da yanıtını alırız.
Katilleri koruyan adli sistem
GAZETELERİN üçüncü sayfalarında yer alan cinayet ve suç haberleri, aydınların önemli bölümü tarafından küçümsenir ve değersiz bulunur.
Oysa o sayfalarda yayımlanan haberlerin içeriği, Türkiye’nin temel yapısal sorunlarının bir göstergesidir.
Dün Hürriyet’in üçüncü sayfasında, İsviçre tarafından Türkiye’ye iade edilen bir katille ilgili haber vardı.
Söz konusu kişi “Bana hakaret etti” diye kızını öldürmüş.
Haberden anlıyoruz ki aynı kişi “Eşime sarkıntılık etti” iddiasıyla daha önce de bir askerlik arkadaşını öldürmüş ve 40 ay hapis yatarak çıkmış.
Belli ki “haksız tahrik indirimi”, “infaz indirimi” gibi suçlular lehine yasalarımızda yer alan hükümlerden fazlasıyla yararlanmış.
Kim bilir, belki o arada bir de aftan yararlanmış olabilir.
Sonuç olarak bir katilin, 40 ayda salıverilmesi bir başka insanın daha yaşamına mal olmuş.
Ağır suçlardan böyle kolayca yakayı sıyırabilmek öyle görünüyor ki sadece bizim ülkemize özgü.
Ve artık toplumun adalete güvenini sarsan bu durumu değiştirmenin günü geldi de geçiyor!
Dr. Nuhoğlu’nun açıklaması
DÜN bu köşede, Dr. Alp Nuhoğlu’nun bir gazetede yayımlanan sözlerini eleştiren bir yazım yayımlandı.
Dr. Nuhoğlu aradı ve yorumumu dayandırdığım haberin gerçeği yansıtmadığını, kendisinin pozitif bilimlere inanan bir hekim olarak salt dua ile hastaların iyileşmeyeceğini bildiğini söyledi.
Açıklama hakkına saygının bir gereği olarak sizlerle de paylaşıyorum.
