Kamu yöneticisinin kusursuz sorumluluğu
ANKARA’da gencecik 7 insanın ölümünün ardından Ankara Doğalgaz A.Ş. Genel Müdürü bir basın toplantısı yaptı.
İdarenin bu konuda bir kusuru olmadığını söyleyip, “Cuma’ya yetişeceğim” diyerek basın toplantısını terk etti.
Allah kabul etsin. Bunu söylemek elbette bana düşmez ama ümit ederim ki namaz sırasında Allah ile baş başa kaldığında bir iç hesaplaşması yapabilmiş olsun.
Bizim yönetsel kültürümüz, doğrusunu isterseniz, kişilerin ve kurumların sorumluluktan kaçmaları üzerine kurulu.
Bilmem ne yönetmeliğinin, şu maddesinin, bu fıkrası da her zaman bunu sağlamak için oraya konulmuş olur zaten.
“Koca bir kentin günlük yaşamının en önemli parçası olan bir işi yöneten adam, kalkıp ev ev gezerek boruları değiştirecek değil ya?”
Böyle düşünülür ve bu düşünce “kusuru” yok eder. Gider, gönül huzuru içinde namazınızı kılarsınız.
Bu tür ihmallerin her evde, her zaman olabileceğini düşünen kamu yöneticisi ise böyle davranmaz.
“Bana ne, herkes borusuna baktırsın” diye düşünmez.
Her yıl düzenli olarak bunu duyurur, tehlikeye dikkat çeker, hatta gerekirse bu iş için kombi satan-üreten şirketlerle işbirliği yapar. Onların desteğini alarak, yönettiği kentte bu tür dramlar yaşanmaması için çabalar.
Öyle yaparsa Batılı yönetici tipi olur, böyle yaptığı için Doğulu yönetici tipi oluyor!
Batılı yönetici tipi, “kusursuz” olduğu durumlarda bile “sorumlu” olduğunu unutmaz, gereklerini yerine getirir.
Doğulu yönetici tipi ise vicdanında öyle bir yük taşımadığı için, namazını kaçırmayarak cennete gideceğini zanneder!
Koltuk sağlamdaysa mesele yok demektir!
BÜYÜK kentlerde AKP’nin hangi adaylarla seçime gireceğini öğrendik.
Ezici çoğunluk zaten yıllardır o kentlerin başında bulunuyor. Sadaka dağıtma işi de tam gaz yıllardır sürüyor. Bu nedenle seçimde yine favori gösterilmeleri kaçınılmaz.
CHP’nin ise Ankara ve İzmir gibi birkaç merkez dışında adaylarının kimler olduğu hálá belli değil.
Üç ay sonra da seçim yapılacak.
Ve CHP’nin adayları, yıllardır işbaşında olan rakiplerine karşı üç aylık bir süre içinde kendilerini anlatacak, seçmene güven verecek, oy isteyecek.
CHP’nin adaylarını gerçekten zor bir iş bekliyor.
CHP, gerçekten demokratik bir parti olsaydı belediye başkanı adaylarını Genel Başkan tek başına seçmeyecekti.
Belediye başkanı adayları, önce parti içinde demokratik bir yarışa gireceklerdi.
Bu süreçte adaylar kendilerini sadece parti üyelerine değil, kamuoyuna da tanıtma olanağı bulacaklardı.
O demokratik sürecin sonunda seçilecek adayla ilgili olarak seçmenin kafasında herhangi bir soru da kalmayacaktı, çünkü o sorular o önseçim sürecinde sorulmuş ve yanıtlanmış olacaktı.
Elbette CHP’yi ele geçiren kliğin böyle bir yarışa izin vermesi söz konusu olmazdı.
Çünkü demokrasi virüsü bir kez partinin içine girdi mi, o sonunda genel başkanı tartışmaya kadar varabilecek olayları tetiklerdi.
Bunu göze alamayanlar şimdi tek kişilik seçmenin belirlediği adaylarla seçime giriyorlar.
Sonuç ne çıkarsa çıksın, o koltukları koruyacaklarını bildikleri için de içleri çok rahat olmalı.
Kalbi dümbelek gibi atan insanlar ülkesi
BU yıl Türkiye’yi Eurovision Şarkı Yarışması’nda temsil edecek şarkıyı, televizyonda “ana haberler” programında dinledim. Akılda kalıcı, ticari bir şarkı olduğuna kuşkum yok.
Yurtdışında yaşayan Türkler de biraz SMS parasına kıyarlarsa yine bir “uluslararası başarı” kazanırız ki biliyorsunuz bu bizim ülkemiz için çok önemlidir!
O başarı, gurbetteki Türklerin SMS bütçelerini şişirmekten kaynaklansa olsa bile!
Şarkıya gelince: Tam bu cennet vatanımıza göre bir şarkı olmuş. Toplumdaki her eğilimden esintiler var! Kılık kıyafet Batılı, göbek atma kısmı Doğulu Türkiye’ye işaret ediyor.
Zaten şarkıcının kendisi de öyle: Anvers doğumlu, Sivaslı! Şarkının sözlerindeki “cennet, meleğim” gibi sözler içerdiği dini anlamlar bakımından iktidar partisi yandaşlarını memnun eder.
Bunların İngilizce söyleniyor olması ise elbette dinci partiyi bir süreliğine de olsa demokrat zanneden liberal aydınlar için uygun.
Şarkının adı “düm tek tek” ise bildiğiniz dümbelek sesi aslında ama şarkıda bunun “kalp çarpıntısından gelen ses” olduğu belirtilmiş.
Kalbimizin dümbelek ritmiyle atıyor olması ise bu kriz ortamında artık iyice delirdiğimizin bir işareti!
Şarkının, bir müzik programının değil, televizyonun ana haber programının konusu olması da zaten ülkenin genel durumunu gösteren bir başka örnek!
Bu şarkı kesin başarılı olacak, buna eminim!