Mavi dosyanın sırrı
İSTANBUL Emniyet Müdürü, geçenlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a “mavi renkli bir dosya” verdi.
Kısa bir süre üzerinde konuştular ve sonra Başbakan otomobilinin bagajını açtırdı ve dosyayı çantasının içine bizzat kendisi koyup, kapattı.
“Gözünün önünde çantasına koymaları için koruma görevlilerine bile emanet edemediği bir dosya” var yani.
Dosyanın içinde ne olduğunu merak etmemek mümkün değil.
Başbakan’ın geçmiş konuşmalarında sık sık “elindeki dosyalardan” söz etmesi, “Zamanı gelince açıklayacağım” gibi cümleler kullanması, merakımı daha da büyütüyor.
Bu dosyanın içinde, normal olarak polisin yürüttüğü bir soruşturma ile ilgili bilgiler olduğunu varsaymamız gerekiyor.
O zaman da aklıma şu soru takılıyor: Dosya, neden savcılara verilmedi de Başbakan’a verildi?
Savcılara iletilip iletilmemesine karar verecek olan kişi Başbakan mı?
Yine Başbakan’ın geçmiş konuşmalarından biliyoruz ki bazı konulardaki soruşturmalar hakkında bir işlem yapılmadan önce Başbakan’a bilgi veriliyor. Böylece Başbakan kendisini bir “adli üst merci” konumuna da koymuş oluyor: Kim hakkındaki soruşturma adalete intikal edecek, kimin dosyası elde tutulacak, buna kendisi karar veriyor.
“Başbakan olunca istediğini yaparsın” düsturunu 23 Nisan’larda çocuklara bile önerdiğine göre, kendisinde bunu yapma hakkını da görüyor olmalı.
Ama bu durum bir hukuk devletinde normal görülebilecek bir şey de değil.
Elbette şunu varsaymak da mümkün: Polis bir soruşturma yürütüyor ama henüz eldeki kanıtlar, dosyayı bir savcıya devretmeye yetecek nitelikte değil.
Durum yine de tuhaflığını koruyor. Polisin yürüttüğü soruşturmaların aşamalarından Başbakanları haberdar etmesini yadırgıyorum.
Savcıların dava açmasına kadar gizli kalması gereken bilgilerin Başbakan ile paylaşılması yasalara aykırı değil mi?
Başbakan’ın siyaseten sıkıştığı zaman elindeki bilgilerle gündemi değiştirme yeteneğinde olduğunu da hatırlayacaksınız AKP yetkililerinden öğrenmiştik.
Bu demektir ki yakında o mavi dosyanın içinde ne varmış hep birlikte öğreneceğiz!
Çok büyük bir kadına âşık oldum
İPEK Çalışlar’ın, “Halide Edip Biyografisine Sığmayan Kadın” isimli kitabını geçen hafta yurtdışında olduğum sırada okudum.
“Latife Hanım”dan sonra ortaya konan bu eser de gösteriyor ki artık iyi bir biyografi yazarımız var. Çalışlar’ı kutluyorum, şu sırada hangi iş için çalıştığını da merakla bekliyorum.
Kitabın son bölümünde Halide Edip’in yaşamının değişik dönemlerinde çekilmiş fotoğraflar da var.
Sık sık okumaya ara verip, bu fotoğraflara tekrar tekrar bakma ihtiyacını hissettim:
Mücadele azmine, yorulmak bilmeyen entelektüel yönüne, güç karşısında boyun eğmektense her şeyi bırakıp gitme kararlılığına âşık olduğum bir kadının yüzündeki ifadeyi merak ettiğim için!
Evet, Halide Edip’in kişiliğine karşı duygularımı böyle ifade etmem saçma gelebilir ama sanırım hayatının bir döneminde böyle birisiyle karşılaşan her erkeğin ilk hissedeceği şey de bu olmalı.
İsteyebileceği her türlü maddi olanağa ve makama sahip olabilecek bir insanın, sadece idealleri uğruna bunların hepsinden vazgeçip, kendini gönüllü bir sürgüne mahkûm etmesindeki şiirsellikten etkilendiğimi belirtmeliyim.
Günümüzün insan tabiatına ne kadar aykırı bir durum!