Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Milletvekilleri düşük de olsa maaşı hak ediyor mu?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, milletvekillerinin özlük haklarında ve maaşlarında düzenleme yapan kanunun Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesini istedi.

Cumhurbaşkanı’nın bu konuda nasıl bir tutum izleyeceğini ben de gerçekten merak ediyorum.

Büyük olasılıkla da veto ederek kamuoyunda doğan sert tepkiyi yatıştıracaktır.

Bu konuyla ilgili olarak yazdığım yazıya gelen okuyucu tepkileri üzerine düşüncelerimi yeterince iyi ifade edemediğimi fark ettim.

Hatta bir okuyucu bu yazı için milletvekillerinden kaç para aldığımı bile sordu! Emekli memur ve işçiler, asgari ücret ile yaşam mücadelesi verenler milletvekillerinin bu kadar yüksek maaş almasını haksızlık olarak görüyorlar.

Benim söylemek istediğim ise başka bir şeydi:

Milletvekilleri, eğer yeterli bir maaş alamazlar ise bunun sonucu sadece şu olur: Siyaset sadece zenginlerin yapabileceği bir iş haline dönüşür, milletvekilleri çeşitli çıkar gruplarının ağzına bakar hale gelir.

Onları seçip gönderiyoruz ve bize hizmet etmelerini bekliyoruz.

Sorgulamamız gereken şey kaç para maaş aldıklarından önce bu görevi doğru dürüst yapıp yapamadıklarıdır. Eğer bu görevi düzgün yerine getirmiyorlarsa bugün aldıklarının onda biri kadar maaş da alsalar paramız çöpe gidiyor demektir.

Tepkinin yönelmesi gereken asıl yer siyasetin yapılış biçimidir.

Milletvekillerini hesapta biz seçiyoruz ama onları seçenler aslında parti liderlerinden başkası değil.

Bu yüzden de onların sözünden çıkmıyorlar, görevlerini doğru yapmıyorlar. “Parti disiplini” adı altında liderin parmak kaldırıcılarına dönüşüyorlar.
Haklarında bir “performans değerlendirmesi” bile yapamıyoruz, çünkü onların performansına lider karar veriyor. Salla başı, al maaşı milletvekili tipi böyle doğuyor.

TBMM çalıştırılmıyor, denetim görevini tamamen unutmuş durumda. Yasalar yarım yamalak ve eksik çıkıyor, meclis “kanun gücünde kararname” yetkisini hükümete vererek titizlikle koruması gereken yasama görevini bile başkasına devredebiliyor.

Sorgulamamız gereken asıl konu budur.

Gece yarısı baskınlarıyla maaşlarına zam yapmaları da siyasi ahlak eksikliği konusudur.

Eğer kendileri de yaptıklarının düzgün bir iş olduğunu düşünüyor olsalardı zaten bu işi herkesin gözünün önünde yaparlardı. Bunun da tartışılacak bir yönünü görmüyorum.

* Bu yazı, Gül’ün maaş zammını kısmi olarak veto ettiğinin açıklanmasından önce yazıldı.

İtirazı olan yanar!

KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, kendisine verilen “fahri doktor” unvanını almak için Akdeniz Üniversitesi’ne gitti, artık görmekten ve yazmaktan bıktığımız görüntüler yine tekrarlandı.

Tören salonda yapılırken salonun dışındaki üç öğrenci bir protesto gösterisi yapmak istedi ve üniversitenin güvenlik ekipleri tarafından ağızları kapatılarak, yaka paça götürülüp polise teslim edildiler.

Eğer şansları varsa bir disiplin cezası alırlar, okuldan uzaklaştırılırlar. Şansları yoksa bir gizli örgüte üye yapılırlar, dışarı çıkana kadar dört beş sene içerde yatma olasılıkları da var.

Bir üniversite bahçesinde 3 öğrenci iki tane slogan atıyor ve kendilerini böyle bir gelecek bekliyor!

Ve bu memlekette “demokrasi” var. Hatta iddiaya göre “ileri demokrasi”! Bir de “yeni sivil anayasa” hazırlanıyor!

Devleti yönetenlerin ve bürokrasinin bu zihniyeti değişmediği sürece yeni anayasa yapılsa ne olur, yapılmasa ne olur?