Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Milli Eğitim Bakanı’nın cezasını kim kesecek?

ORTAÖĞRETİM Kurumları Sınavı’nın sonuçları açıklandı. İstanbul, Ankara ve İzmir’deki okullarda okuyan öğrencilerin başarı düzeyleri düşerken, Anadolu kentlerindeki okullar gerçek bir sıçrama yaptılar.

Bunda İlköğretim Başarı Puanı uygulamasının önemli bir rol oynadığı belirtiliyor. Bu durum, Milli Eğitim Bakanlığı’nın aldığı kararların ne tür sonuçlar yaratabileceğini hiç düşünmediğini ortaya koyuyor.

Okullarımızdaki eğitimin zorluk derecesinin farklı olduğunu, bazı okullarda ağzıyla kuş tutan öğrencilerin bile tam puan alamadan mezun olduklarını herkes biliyor. O öğrencilerin mağduriyetleri şimdi nasıl giderilecek?

Bol keseden not dağıtılan okulların öğrencilerine sağlanmış haksız bir avantaj bu ve bana öyle geliyor ki yakında mahkemeden geri döner.

Maç ortasında kural değiştirmeye benzeyen bu uygulama nedeniyle daha önceki çalışmalarını sınavları hedefleyerek yapanların önemli bir kayıp yaşadıkları çok açık.

Böyle uygulamalar önceden ilan edilir, belli bir süre verilir ve yarış eşit olarak yapılır. Geçen yılki sınavdan sonra Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, boş kalan kontenjanlara rağmen üçüncü yerleştirmeye bir türlü izin vermemişti.

Birçok sıra boş kaldı, birçok çocuk hak ettiği halde iyi okullara giremedi.

Bakan bu yıl da aynı uygulamanın süreceğini söylüyor.

On binlerce çocuk iyi bir okula girmek için çırpınıyor, velileri dünyanın parasını harcıyor ama Bakan Bey’in keyfi, tüm kontenjanlar dolana kadar yerleştirme yapılmasına izin vermiyor!

Bakalım, bu keyfiliğin cezası seçimlerde nasıl kesilecek?

Şarkılı türkülü ihale dönemi

SABİHA Gökçen Havalimanı’nın işletme hakkının 20 yıl süreyle 1 milyar 900 milyon Euro’ya satıldığı ihale 14 saat sürdü. Bu gerçek bir rekor ve sevinilecek bir sonuç.

İhale bu kadar uzun sürünce de katılımcılara tavuk şiş ve salatadan oluşan bir öğle yemeği verilmiş ki doğru bir seçim. O kadar parası olan çok sayıdaki erkek konuğun sağlıklarını korumaya özen gösterecekleri düşünülmüş belli ki.

Yemek molasında salonda Zekai Tunca’dan Türk Sanat Müziği şarkıları çalınmış.

Ki bu da Hindistanlı ve Malezyalı yatırımcıların ihalede neden bu kadar çok para verdiklerini açıklıyor olabilir.

Ben kişisel olarak Zekai Bey’in sesini ve yorum tarzını beğenirim, Türk Sanat Müziği’nden de hoşlanırım ama bu müziğe yabancı kulakların bu işten hazzettiklerine hiç rastlamadım.

Bence bu şarkılar sayesinde yabancılar ikinci bir yemeği göze alamadılar ve fiyatı bir an önce artırıp ihaleyi bitirdiler diye tahmin ediyorum.

Eğer işin Alman ortaklı konsorsiyum tarafından alınması istenseydi şöyle en ağırından bir Mahler senfonisi uygun düşerdi. Öteki konuklar uykuya dalacakları için Frankfurtlular ihalenin sahibi olabilirdi ama o zaman fiyat bu kadar yüksek olmazdı tabii.

Fiyatı iyice yükseltmek için de ihaleyi kazanan Limak’ın patronu Nihat Özdemir’i gaza getirecek bir Diyarbakır türküsü daha doğru olurdu. Mesela, “Bir mumdur, iki mumdur” türküsü, açık artırmanın ruhuna da uygun olurdu. Mum başına 500 milyon dolarlık bir artırmadan söz ediyorum ki türküde mumların sayısı biliyorsunuz 14’e kadar çıkıyor!

Cep telefonuma ihalenin bittiğine ilişkin mesaj geldiğinde ise ilginç bir tesadüf eseri Cahide’de “Armut dalda, kız balkonda sallanır” çalıyordu!

Acaba bundan sonra her ihalenin bitişinde bu türkü çalınsa nasıl olur?

Türküdeki “Şimdiki kızlar ne hoş olur kucakta vay vay” nakaratı bütün özelleştirme sürecimiz açısından bana çok anlamlı geldi.

Baykal’ın otobüs konuşması

CHP’nin mahalle aralarında dolaşan seçim otobüslerinde Genel Başkan Deniz Baykal’ın bir konuşmasının yayınlandığına tanık oldum.

Değişik konulardaki görüşleri bu konuşmayla halka duyurulmaya çalışılıyor.

Ancak sanıyorum ki bu bant bir mitingde kaydedilmiş.

Deniz Baykal o kadar bağırıyor ve otobüslerin ses tesisatları çoğunlukla o kadar kötü ki ne dediğinin anlaşılması mümkün değil.

Ve sözler öyle kavgacı bir ifadeyle söyleniyor ki Deniz Baykal’ın üzerine yapışmış eski olumsuz imajını güçlendirmekten başka bir işe de yaramıyor.

Gazete ilanlarına yansıyan “botokslu” görüntünün yaratmaya çalıştığı olgun ve durmuş oturmuş lider imajı ile çelişen bir tutum.

Öteki partilerin propaganda amaçlı çalışmalarına bakınca durum hiç de parlak görünmüyor.

Ne anlama geldiğini çıkarabilmek için uzun uzun düşünmeniz gereken sloganlarla dolu bir kampanya yapılıyor.

Bu da gösteriyor ki Türkiye siyasetinin seçim propagandası konusunda alması gereken uzun bir yol var.