Mitingin mesajı Erdoğan’a
ANKARA’daki miting, cumhurbaşkanlığı seçimini bir tür Meclis darbesine dönüştürmek isteyenlere karşı verilmiş demokratik bir yanıttır.
“Temsili demokrasinin” sadece Meclis’teki parmak hesaplarına sığmayacağını gösteren bir örnektir.
Bu mitingin bir tek anlamı var: Türkiye’de çok önemli bir çoğunluk, Recep Tayyip Erdoğan’ın, TBMM’deki bir oldu bitti ile cumhurbaşkanı seçilmesine karşıdır ve bunu içine sindiremeyeceğini açıklıkla ortaya koymuştur.
Buna direnmenin ve herkesin üzerinde fikir birliğine varabileceği bir cumhurbaşkanı seçilmesini engellemenin tek sonucu da ülkenin siyasi ve toplumsal olarak gerilmesine yol açar.
Recep Tayyip Erdoğan’ın şu anda görünür tek aday olarak algılanıyor olması, muhalefetin toplumda var olan bu birikimi ortaya koymakta gecikmesinin sonucudur.
AKP’nin de itiraz edemeyeceği bir ismi ortaya koymak ve toplumsal muhalefeti bu isim çevresinde birleştirmek muhalefet partilerinin işiydi ve bu yapılamadı.
Deniz Baykal, Hürriyet’te yayımlanan söyleşisinde kendi sorduğu bir soruya kendisi yanıt veriyor: “Millet oy verdi de biz mi almadık?”
Ankara’daki mitingden sonra Deniz Baykal kendisine bir de şu soruyu sormalı: “Biz halkı heyecanlandıracak bir şeyler yapıp, söyledik mi ki millet bize oy vermedi diye hayıflanıyoruz?”
Bir Borat klasiği
DÜN Sabah’ta Borat’ın köşesini okurken, tersinden dalmaya çalışan şaşkın ördek öyküsünü hatırladım.
Borat, NTV ve CNN Türk gibi kanalların Ankara’daki miting ve yürüyüşü canlı yayınlamamasını eleştiriyordu.
Haber kanallarının böylesine önemli bir mitingi yayınlamamasını anlamak kolay değil gerçekten ama bu konuda bir şey söyleme hakkı da en son Borat’a düşmeli.
Dün sabah bütün gazeteleri aldım.
Beklediğim gibi İslamcı gazetelerin hiçbirinde miting haberi manşette değildi.
Onlar dışında Hürriyet, Milliyet, Vatan, Posta, Radikal, Cumhuriyet, Akşam gazeteleri mitingi fotoğraflı olarak manşetlerine taşımıştı.
Bilin bakalım bu dev mitingi, İslamcı gazeteler gibi, manşetinden yayınlamayan gazete hangisiydi?
Tahmininiz doğru: Sabah!
Genelkurmay Başkanı’nın basın toplantısını da yabancı gazeteler gibi “Kuzey Irak” konusundan veren de bir tek Sabah’tı.
Aslına bakarsanız, gazetecilerin, rakip gazeteleri “O haberi niye vermedin, bu haberi neden böyle verdin” gibi suçlamaları yeni bir moda.
Ama Borat gibi ele talkın verirken, kendisi salkım yutanı da hiç yok!
İki olasılık var: Ya kendi gazetesini okumuyor, ya da gazetesinin yazı işleri onu ciddiye almıyor!
Erkeğin başının içi eşinin başının dışı
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, cumartesi günü Hürriyet’te yayımlanan söyleşisinde “Eşi türbanlı herhangi biri cumhurbaşkanı olabilir mi?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Bizim için önemli olan cumhurbaşkanının kafasının içinin açık olmasıdır. Burada temel ilke Cumhuriyet’e karşı takıyye yapan birinin cumhurbaşkanı olmamasıdır. Bunu güvence altına aldıktan sonra, onun dışındaki unsurlar o kadar önemli değil.”
Baykal’ın şiddetle yanıldığını düşünüyorum.
Cumhurbaşkanı’nın kafasının içi elbette önemlidir ama onunla birlikte Çankaya’ya çıkarak, Türkiye’yi içerde ve dışarıda temsil edecek olanların kim oldukları, kılık-kıyafet ve davranışlarıyla topluma örnek olmaları da en az onun kadar önemlidir.
Çankaya’nın “birinci hanımı” olacak kişinin, toplumdaki kadın-erkek eşitsizliğinin en büyük göstergelerinden birini kafasında taşıyor olması, bu durumu meşrulaştırıp, yaygınlaştırmasına yol açar.
Kadınların toplumsal yaşam içinde yer alabilmesini, örtünme şartına bağlayan bir anlayış güçlenir.
Kaldı ki canlı örneklerinden de biliyoruz ki “bir erkeğin başının içi ne ise, eşinin başının dışı da o oluyor”.
Bu nedenle Baykal’ın bu görüşüne katılabilmem mümkün değil.