Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Muhalefet dersini ne kadar çalışıyor?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Başbakanlık yan gelip yatma yeri değildir” deyince, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da “Çalıştığımız için her iki kişiden biri bize oy veriyor” yanıtını verdi.

Haksız da sayılmaz. Çünkü Türkiye’de muhalefet, siyasi muhalefeti demeçler savaşına indirgemiş durumda. Havada bin tane söz uçuşuyor, ama varılabilen herhangi bir yer yok!
Böyle olduğu içindir ki Başbakan ve partisi gündemi istediği gibi belirleyebiliyor. Başbakan hangi konunun konuşulmasını isterse o konuşuluyor, muhalefet Başbakan’a söz yetiştirme telaşı içinde daha önemli konulara yönelemiyor. Mesela şöyle bir konu var ki muhalefetin haberi bile yok!
Enerji Bakanı Taner Yıldız geçen hafta “batı hattından” Rusya’dan yapılan doğalgaz alımında indirim yapılmazsa kontratın sonlandırılacağını söyledi ve öyle de yaptı.
Dün Erdal Sağlam’ın Hürriyet’teki köşesinden öğreniyoruz ki zaten bu hattaki doğalgaz alımı işi özel sektöre devredilecekmiş! Bakanlık bir ihale yaparak kontratı devretmek yerine iptal etmek yolunu seçiyor. Böylece Hazine’nin bir gelir kaybı doğuyor. Özel sektör şirketlerinin şimdi Rusya ile bir anlaşma yaparak EPDK’dan onay aldıktan sonra doğalgaz nakline geçmeleri bekleniyor.
6 milyar metreküplük bir alım söz konusu ve doğacak rantın büyüklüğünü aritmetik bilen herkes hesaplayabilir.
Acaba Bakanlık neden şeffaf bir ihale yaparak kontratı devretme yolunu seçmedi?
Acaba Bakanlığın kontratı iptal edeceğini önceden bilerek ithalat için hazırlanan ve rakiplerinden birkaç adım öne geçebilen şirket oldu mu? Bunların sahipleri kimler?
Muhalefetin görevi bu tür soruların yanıtlarını bulup, onları söylemektir. Etkili muhalefet böyle olur!

‘Sayın muhbir vatandaş’ yeniden sahnede

İÇİŞLERİ Bakanlığı’nın terör eylemlerine katılanları yakalatan ya da kimliğinin ortaya çıkmasını sağlayanlara para ödülü vermek üzere bir yönetmelik taslağı hazırladığı bildiriliyor.
Terör ile Mücadele Yasası’nda buna olanak veren bir hüküm olduğu belirtiliyor.
Söz konusu yasa hükmü 2006 yılında, AKP hükümeti tarafından yapılan değişiklik ile kanuna girdi.
Ama beş yıldır bu konuda bir adım atılmamış!
Sormak gerekiyor tabii: Bu ödül yönetmeliği terör ile mücadelede başarı sağlayacak ise neden beş yıldır bu konuda bir adım atılmadı? Türkiye, bu terör ile ilk kez mi karşılaşıyor ki hükümet beş yıldır bekledi ve şimdi bunu terör ile mücadelede “etkin adımlar” çerçevesinde sunuyor?
Aslında hükümet de bu ödül yönetmeliğiyle verimli bir sonuç alamayacağının farkında olmalı. Yoksa beş yılda bu yönetmelik on kere çıkardı.
Ama şimdi ortaya sürülüyor, “Terör ile mücadelede önemli adımlar atıyoruz” izlenimi yaratmak için!
Bu yönetmelik terör ile etkin mücadelede işe yaramasa bile bazı işlere yarayacak tabii.
Bir elektronik posta ihbarı ile insanları “suç örgütü üyesi” ilan ederek aylarca hapis yatırabildiğiniz bir ülkede, uygulamanın nelere yol açabileceğini tahmin etmek zor değil!
“Sayın muhbir vatandaş” deyiminin 12 Eylül döneminde kaldığını zannediyorduk. Demek ki artık 12 Eylül ile hesaplaştığımıza göre yeniden kullanabileceğiz!

Devlet yetkilileri dedikodu yapmaz!

YETKİLİ makamlarda bulunan kişilerin, ortaya bir iddia atıp kenara çekilmeleri bizim ülkemizde olabiliyor.
Oysa her türlü yetkiye sahipler ve ileri sürdükleri iddiaları araştırmak, yasalara aykırı bir durum varsa sorumluları yargıya sevk etmek ellerindedir.
Bunu yapmadıkları ve sadece bazı iddialar ortaya atmakla yetindikleri sürece yaptıkları işe ne yazık ki sadece “dedikodu” adı verebiliriz ki bu da yetkili makamlardaki kişilerin yapmaları hoş olmayan bir durumdur!
Bazı Alman vakıflarının ve Alman yatırım kuruluşunun CHP ve BDP’li belediyelere fon sağladıkları ve bu fonlar ile yapılacak işler için bazı müteahhitleri işaret ettikleri iddiası da böyle bir durum. İddialar arasında bu kaynakların sonunda dönüp dolaşıp PKK’ya gittiği de var!
Önce iddianın birinci bölümü: Bu bir sır değil. Bu tür fonlardan yararlanan belediyeler içinde AKP’li belediyeler de var ve zaten bu durum şantiyelerdeki tabelalardan da görülebiliyor. Yasadışı bir durum da değil.
İşlerin “seçilmiş” müteahhitlere ihale edilmesi ise bugünün işi değil, her belediyede bu tür ihaleler olabiliyor. İhale kanunu neden bu kadar çok değişti acaba? Öte yandan elbette o işe para yatıran fonun koyduğu şartlar da önemli. Türkiye, bazı ülkelere yaptıracağı hastane, okul gibi işlerin yapılması için Türk müteahhit şartı koymuyor mu yoksa?
Paralar dönüp dolaşıp PKK’ya geliyorsa istihbarat ve emniyet güçleri ne güne duruyor? Neden bunları tespit edip savcılıklara göndermiyorlar?
Bu dönemde AKP’li olmayan belediyelerin üzerindeki devlet baskısını görmemek için kör olmak gerekiyor.
Yani bırakın kanıtlanabilecek bir suçu, suçun şüphesi olsa şimdiye kadar hepsi polis tarafından basılmıştı.
Böyle bir suç tespit edilmiş ama Başbakan’ın konuyla ilgili bir açıklama yapması beklenmiş ise durum daha da ilginç bir hal alıyor tabii!
Bu nasıl hukuk devleti diye sorarak işe başlayabiliriz!