Myshowland’de Türkçe Olimpiyatı
DÜN çok ilginç bir toplantı için gönderilen bir davetiye aldım.
Davetiye 4. Uluslararası Türkçe Olimpiyatı için düzenlenmiş.
(Ve bir Türkçe tartışması toplantının adıyla başlıyor aslında: Davetiyede “olimpiyat” sözcüğünün sonundaki sert sessiz harf, “ı” eklenince “d” ile değiştirilip “olimpiyadı” diye yazılmış. Doğrusu Ömer Asım Aksoy’un Ana Yazım Kılavuzu’nda “olimpiyatı” diye belirtiliyor ama TDK İmla Kılavuzu da sözcüğü “olimpiyadı” diye verdiği için bunu tartışmıyorum. Ben Ana Yazım Kılavuzu’nu tercih ettiğim için “olimpiyatı” diye yazdım.)
Dikkatinizi Türkçe Olimpiyatı’nın düzenlendiği yere çekmek istiyorum: Myshowland!
Türkçe Olimpiyatı düzenlemek için İstanbul’da adı Türkçe olan bir yer bulunamamış mı diye düşündüm.
Düşündükçe de bunun ne kadar güç bir iş olduğunu bir kez daha gördüm.
Binalara, işyerlerine İngilizce isimler takılması yeni bir uygulama değil aslına bakarsanız.
Ama bunun giderek çığırından çıktığı da kimse için bir sır olmamalı.
Pazar günü Hürriyet’in sayfalarını dolduran yeni konut sitelerinin ilanlarına şöyle bir bakmak bile bunu görmek için yeterli.
Yakında İstanbul’da oturan birinin adresine bakarak onun Londra’da yaşadığı düşüncesine kapılırsanız hiç şaşırmayın.
Özellikle de İngilizcenin yerel dilleri baskı altına almasını cezalandırıcı yöntemlerle önlemek elbette mümkün değil.
Sorun, ulus olarak dilimize sahip çıkma hassasiyetimizi geliştirmekle çözülebilir ve bu da ilkokullardan başlayarak öğretilebilir.
Çocuklarımızı “test çözen robotlar” haline getirdiğimiz için ne yazık ki sorunun kendisi de ilkokullarda başlıyor zaten.
Su sorunu yok, ya yolların durumu?
İSTANBUL’un “gökdelenler bölgesinde” birbiri ardına inşa edilen dev binaların neden olabileceği yol ve altyapı sorunlarına dikkat çekmek için pazartesi günü yazdığım yazıya İSKİ’den bir açıklama aldım.
İSKİ, İstanbul’un su ve atık su ihtiyacının, ileride meydana gelebilecek gelişmelere göre 2040 yılına kadar planlandığını belirtiyor.
Şu anda mevcut içme suyu arıtma sisteminin kapasitesinin günlük 3 milyon 558 bin metreküp olduğu belirtilen açıklamada İstanbul’un şu andaki günlük su tüketiminin ise 2 milyon metreküp civarında olduğu vurgulanıyor.
Demek ki altyapı konusunda önemli sıkıntılar çekmeyeceğiz.
Ancak en önemli soru hálá yanıtlanmış değil.
Bölgenin trafiği daha bu binalar bitmeden bir keşmekeşe dönüşmüş durumda.
Bu kadar bina için ruhsatlandırma yapılırken bu binaların yaratacağı ek trafiğe karşı ne gibi önlemler alındığını, hangi yeni yolların açılacağını ve bunların ne zamana kadar yapılacağını hálá bilmiyoruz.
Bununla ilgili olarak yazdığım birçok yazıya bir yanıt alabilmiş değilim.
İSKİ’ciler bu yazıların bir fotokopisini Kadir Topbaş’a yollasalar da bir yanıt da ondan alsak diyorum.
Hediyeleri açıklama zamanıdır
İNGİLTERE’de yabancı kişi ve kuruluşlar tarafından devlet adamlarına verilen hediyeler, ancak bedeli İngiliz Hazinesi’ne ödenmesi şartıyla kabul edilebiliyor. Aksi takdirde hediyeler Hazine’ye devrediliyor.
Kimlerden ne tür hediyeler geldiği ve bu hediyelerin piyasa fiyatlarına göre değerleri bir liste halinde her yıl açıklanıyor.
İngiltere Başbakanı Tony Blair de bu hediyeler içinde beğendiklerini, parasını Hazine’ye ödeyerek sahiplenmiş.
Ve bir hata yapmış: Bu hediyeler yabancı devlet adamlarından geldikleri için Gümrük Vergisi de ödemesi gerekiyormuş, onları ödememiş.
Tony Blair şimdi, tutarı birkaç bin doları aşmayan bu vergi nedeniyle ciddi bir soruşturma ile karşı karşıya.
Bizde de biliyorsunuz kamu görevlilerinin hediye kabul esaslarını düzenleyen bir yasal düzenleme var.
Ancak bugüne kadar devlet yöneticilerinin bu düzenlemelere uyduklarını da görmedik.
Bir yetkili bu hediyelerin akıbetlerini açıklasa da hep birlikte öğrensek diyorum.