Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Öğretmen de böyle yaparsa

MİLLİ Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, bazı okullarda öğrencilerin yıl sonu başarı puanlarının usulsüz olarak yükseltildiği iddiaları üzerine bir genelge yayımladı.

Buna göre yıl soru başarı puanı ile seviye belirleme sınavı arasında 20 puan fark olursa, durum incelenecek ve suçlu bulunan öğretmen ve yöneticiler hakkında soruşturma açılacak.

Bakanlık, böyle bir genelge yayımlama ihtiyacı duyduğuna göre, iddialarda doğruluk payı olmalı.


Eğitim sistemimizin, ne durumda olduğunu gösteren çarpıcı bir durum.


Öğretmenlerden tek beklenen iş çocuklarımıza dersleri öğretmeleri değildir.


Aynı zamanda onlar için iyi rol modelleri olmalarını da bekleriz. Onların iyi ahlaklarını, dürüstlüklerini kendilerine örnek almalarını isteriz.

Öğretmeni tarafından başka çocukların aleyhine kollanıp, başarı notu yükseltilen bir öğrencinin, büyüdüğü zaman benzer kayırmaları beklemesinden, başkalarına da aynı şekilde davranmasından daha normal ne olabilir ki?

Benzeri bir durum lise son sınıfa gelen öğrencilerin ikinci yarıyılda “rapor” almaya teşvik edilmeleri şeklinde de ortaya çıkıyordu. Hâlâ öyle midir bilmiyorum.

Hasta olmadığı halde, bu herkes tarafından bilindiği halde rapor almalarına göz yumulan öğrencilerin, bundan ileriki yaşamları boyunca etkilenmeyeceklerini söyleyebilir miyiz?


Demek ki eğitim sistemimiz en başından itibaren en önemli meseleyi, öğretmenlerin eğitimi konusunu da göz ardı ediyor
.

Bu durum genelgelerle ve ceza tehdidiyle düzeltilebilecek bir mesele de değil.


Sistemin en başından itibaren yeniden kurulması gerekiyor, ciddi bir eğitim reformu şart.


Ama hükümetin de tek derdi ne yazık ki sadece “imam hatip liseleri”!


Bir ‘gizli örgüt’ var ama ‘gizli’ değil!

ERTUĞRUL Özkök, dünkü köşesinde Ali Murat Güven’in Yeni Şafak’ta yayımlanan bir yazısını aktarıyordu.

Yazıdan çıkardığım sonuç şu:


“Nurcu”
olduğu yazıda açıklanan bir “cemaat” var.

Bu cemaatin bir “konseyi” var. Konsey, kendi arasında toplanarak “paranın nereye harcanacağına” karar veriyor.


Demek ki iyi bir para kaynakları da var
.

Yine aynı yazıdan anlaşılıyor ki söz konusu “kurum” daha çok gönüllülük üzerine faaliyet gösteriyor.


Bir dernek ya da vakıf değil. Hesapları incelenmiyor, “yönetim kurulu kararları” kaydedilmiyor, faaliyetleri devletin ilgili organlarının bilgisi dışında cereyan ediyor.


Para kaynakları bilinmiyor, her türlü denetimden uzak.

Bir “yaşlılar konseyi” var ve kararları onlar veriyor, uygulamayı onlar yapıyor.


Dünyanın neresinde olursa olsun bunun adına “gizli örgüt” denilir
.

Ama bizde serbestçe faaliyet gösterebiliyorlar, kendilerini gizleme gereği duymuyorlar hatta devlet içinde önemli kademeleri ele geçirmek için kendi aralarında özel bir dayanışma içinde plan yapıp, uygulayabiliyorlar.

Bunun hangi cemaat olduğunu tahmin etmek zor değil.


Ama bu “gizli örgütü” ortaya çıkarmaya çalışan savcıların başına da gelmeyen kalmıyor
.


Erzincan’
da böyle oldu. Öyle bir örnek yarattılar ki artık kimsenin bunun üzerine gidebilmesi de uzunca bir süre mümkün olamayacak. Cemaat de bu süre içinde istediğini yapacak, müdahale etme olanağı doğduğunda da artık iş işten geçmiş olacak!

 

İçişleri Bakanı o koltukta niye oturur?

İSTANBUL Dolapdere’de, mahalle esnafının camını, çerçevesini indiren göstericilere ateş açarken görüntülenen kişiler serbest bırakıldı.

Gerekçe ellerindeki tabancaların “kurusıkı” olması.

Bu neyi değiştirdi, bilemiyorum. Karşı tarafta belinde silah olan birileri o silahları gerçek sansaydı ne olacaktı?

Neler olabileceğinin yanıtını dün Muş’ta aldık.

Gösteri yaparken çevredeki dükkânlara fiziki saldırıda bulunanlara esnaf ateş açtı, sonuç: 2 ölü, 8 yaralı.


Olaylar tam da PKK’nın istediği biçimde gelişiyor.


Hükümet olaylara hâkim olamıyor, devletin gücü göstericilerin çevreye zarar vermesini önlemeye yetmiyor
.

Sıradan insanlar, kendilerini ve mallarını koruma içgüdüsüyle göstericilere direniyorlar ve toplum sanki etnik bir iç savaş yaşanıyormuşçasına orta yerinden ikiye bölünüyor.


PKK’nın planı da bu zaten: Türkler ile Kürtlerin bir arada yaşayamayacaklarını göstermek
. Bunun için çatışma görüntüleri tırmandırılıyor, gösteri yapmak için sokaklara dökülenler çevreye kasten zarar veriyorlar ve halkı çatışmanın içine çekmeye çalışıyorlar.


Devlet olayların böyle tırmanmasını önlemek zorundadır. Bunu önlemeye gücü yetmeyen bir İçişleri Bakanı’nın o koltukta oturmaya da hakkı olamaz!