Önce küçük kuşlar saldırır!
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in tweetlerine göre “paralel yapı”, şöyle diyormuş: “Son anda öyle bir darbe vuracağız ki AKP yerinden kalkamayacak.”
Ve o “darbe” de Bülent Arınç aracılığıyla vurulmuş.
Arınç, hükümet adına değil “paralel yapı” adına konuşuyormuş.
Gökçek, “Arınç artık bizi tkemsil edemez, hemen partiden de hükümetten de istifa etmelidir” de diyor.
Bir zamanlar Fethullah Gülen cemaatinin bir numaralı adamlarından olan Hüseyin Gülerce de şöyle konuşmuş: “Bülent Bey kusura bakmasın. Kendisi olmasa Ak Parti’ye hiçbir şey olmaz.”
Bana öyle geliyor ki Gülerce’nin paralel yapı ile ilişkisi sürüyor, Gökçek de bilerek ya da bilmeyerek paralel yapı adına işler karıştırıyor!
Çünkü Arınç’ın geçtiğimiz cumartesi ve pazar günleri verdiği demeçler yandaş medyada kendisine yer bulamamıştı.
Böylece AKP’liler, Arınç’ın ne dediğini Gökçek’in twetlerinden, Gülerce’nin televizyon konuşmalarından öğrenmiş oldular!
Şaka bir yana, Arınç, bu partinin “kurucu babalarından” birisi olarak günün birinde böyle suçlanacağını tahmin ediyorum ki hiç düşünmemişti.
Hele “sen olmasan da olur” diye bir söz duymayı aklından bile geçirmemiş olmalı.
Ama tek adamın putlaştırıldığı partilerde siyaset yapmak böyle bir şey işte.
O “tek adamın” hoşuna gitmeyen bir şey söyleyecek olursanız, ondan önce varlığını sadece o adama borçlu olanların saldırısına da göğüs germeniz gerekir.
Angry Birds oyunundaki gibi önce küçük kuşlar gelir çarpar, sonra da büyük kuş!
——————————-
Erdoğan medyası
Doğan Akın’ın, www.t24.com sitesinde geçen gün yayınladığı yazısında şöyle bir bölüm vardı:
“Ethem Sancak’a ait Akşam – Star grubunda yapılan tasfiyede Erdoğan’ın ‘Davutoğlu’na övgüde ölçüyü kaçırdılar’ görüşünün de etkili olduğu rivayetlerinin de dumanı tüterken yandaş gazeteciliği zor günler bekliyor.”
Evet işleri gerçekten zor.
Bir yandan parti var, partinin hükümeti var, diğer yanda Cumhurbaşkanı.
Cumhurbaşkanı, her şeyin sahibi ve hakimi olmak istiyor, bu dönemde onun kafasında Davutoğlu’na düşen rol figüranlık.
Anayasa değişene kadar Başbakanmış gibi yapacak ama ipler Erdoğan’ın elinde olacak, onun istemediği şeyleri yapmayacak.
Fakat hayat böyle akıp gidemiyor, Davutoğlu da arada sırada da olsa gerçek bir Başbakan gibi davranmaktan kendini alamıyor.
İşte yandaş medyanın zorluğu da tam o noktada başlıyor.
Büyük Başkan’dan işaret gelene kadar öyle idare etmeliler ki ofsaytta kalmasınlar.
Nitekim Dolmabahçe açıklamasını alkışlarla karşıladılar, yukarıdan ses ters gelince çark ettiler ama manevralanmak da o kadar kolay olmuyor tabii.
Bakın Abdülkadir Selvi’nin yazısını bile yayından kaldırmak zorunda kaldılar!
Artık söyleyebilirim ki yandaş medyadaki arkadaşlar şunu kafalarına iyice soksunlar:
Fıkrada olduğu gibi siz patlıcanın değil, padişahın dalkavuğusunuz.
Aman diyeyim, dikkatli olun!
———————————–
Yandaş yağmasında sıra Göçek’te
Göçek’de Türk yat turizminin temel durak noktalarından birini oluşturan ve her yıl yerli-yabancı 10 binlerce denizciye hizmet veren 4 koy, Orman Bakanlığı tarafından “C tipi mesire yeri” olarak ihaleye açıldı.
Fethiye Körfezi’nde günlük tur tekneleri ve yatçıların en önemli uğrak noktaları arasında olan Göbün, Bedri Rahmi (Taşyaka), Manastır (Akbük) ve Küçük Sarsala için açılan ihalenin şartnamesinde, “200 metrekare kır lokantası ve 12 metrekare ibadethane” gibi ayrıntılar var ama karayolu ulaşımı olmayan bu koylara teknelerin yanaşabileceği “iskeleler”den söz edilmiyor.
Bu koyların herbirini 30 yıla yakın süredir yörede yaşayan Yörük aileleri ortak olarak işletiyorlardı.
Koylar İl Özelm İdaresi tarafından kiralanıyor, her yıl mart ayında sözleşme, enflasyon oranında zamlanarak yenileniyordu.
Bu aileler, bu güvence ile yıllardır su, elektrik, yol olmayan bu koylara kazançlarının önemli bir bölümüyle yatırım yaptılar.
7 – 8 kilometre mesafeden su getirdiler, güneş enerjisi ile elektrik üretmeye başladılar.
Koyların her yıl kara ve deniz temizliğini yaptılar. Denizcilerin çöpünü sandallarıyla belediyeye teslim edip, wi-fi bağlantısı sunacak kadar yat turizminin gelişimine katkıda bulundular.
Büyükşehir Yasası ile bu koylar Orman Bakanlığı’na devredildi.
Ve şimdi o aileler oradan çıkartılıyorlar, koylar ihale ile mesire yeri olarak kiraya verilecekmiş.
İhaleye son derece az bir süre var ve köylülerin bu açık arttırmaları kazanabilmelerine de olanak görünmüyor.
Belli ki bu koylara göz diken birileri var ve işlerini Ankara’dan halletmişler.
Ama şunu söyleyeyim: Kar hırsıyla o köylüleri yerlerinden etseniz bile onlar gibi işletemezsiniz.
Ailecek çalışıyorlar, azla yetinmeyi biliyorlar.
Bölge “C tipi mesire yeri” olarak tanımlanınca kanuna göre artık içki satışı yapılabilmesine de olanak yok.
Bir yandan yüksek kiralar ve işletme giderleri ile pahalılaşacak koylar ve diğer yandan içki yasağının bir tek sonucu olur:
Yat turizmi, o koylardan Yunan adalarına kayar, yatçılar enayi değildir.
Bırakın da koylar, orada yaşayan köylülerce işletilsin, adamların üç kuruşuna da göz dikmeyin artık!
——————————-