HÜRRİYET

Önemli olan nasıl bağlandığı değil

AKP’nin cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül’ün, sonuçsuz kalan cumhurbaşkanı seçimi sırasında, seçildiği takdirde eşinin türbanının modernize edilmesine sıcak baktığına ilişkin sözlerini hatırlayacaksınız.

Nitekim Viyana’da yaşayan Türk modacı Atıl Kutoğlu’nun bu konuda hazırlıkları olduğu haberleri Hürriyet’te yayımlandı.

Bugün de türbanın nasıl modernize edileceğine ilişkin bir haber okuyacaksınız.

Hayrünnisa Gül’ün yakın çevresinden sızan bilgilere göre, hanımefendi “saçları arkasına toplanmış, eşarp ucu dekoratif bir şekilde yandan serbest bırakılmış” bir türban modeli tercih edecekmiş. Çiçekli eşarplar yerine, sade çizgili veya desensiz düz ve tek renk örtüler tercih edecekmiş.

Bir kez daha esas tartışmamız gereken konudan uzaklaştığımızı düşünüyorum.

Sorun Hayrünnisa Hanım’ın türbanını nasıl bağladığı mı, yoksa doğrudan doğruya başına bağladığı türbanın simgelediği hayat anlayışı mı?

Sadece dış görünüşle ilgilenenler için elbette birincisi olabilir ama kişisel görüşüm şu ki asıl sorun Hayrünnisa Hanım’ın başındaki türbanda ifadesini bulan yaşam anlayışının Çankaya Köşkü’ne yerleşiyor olmasıdır.

Kadının toplum içinde yer alabilmesini belli örtünme kurallarına bağlayan ve kadın ile erkek arasındaki eşitsizliğin altını kabaca çizen ve herkesin gözünün içine sokan bir anlayış bu.

Şimdi bu anlayışın Çankaya Köşkü ile ödüllendirilmesi, Türkiye’nin dört bir yanında, toplumsal yaşama katılım konusunda türlü baskılar altındaki genç kızlar için de bir “rol modelinin” oluşması anlamına geliyor.

Tartışılması gereken konu budur, o örtünün şu ya da bu şekilde bağlanması değil.

Örnek uymadı

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Örnek alacaksan Atatürk’ün eşi Latife Hanım’ı örnek al, onun da başı örtülüydü” sözleri, üzerinde yeterince düşünülmeden sarf edilmiş sözler gibi geldi bana.

Ya da bile bile bir gerçeğin çarptırılması bu sözler.

Latife Hanım’ın, çağın gereklerine uymak gibi bir özelliği var çünkü.

Aldığı eğitim, güçlü ve bağımsız kişiliğinin bir sonucu olarak, Latife Hanım’ın başını örtmediğini biliyoruz.

Sadece Cumhuriyet’in ilk yıllarında o da sadece yurt gezilerinde başını örtmüştü Latife Hanım.

Bizimkiler bu devirde çocuklarını küçük yaşta görücü usulü ile evlendirirlerken Latife Hanım o devirde kiminle evleneceğine bile kendisi karar vermişti.

Eğer bu çağda yaşıyor olsaydı, hiç kuşku yok ki Türkiye’nin en şık kadınlarından birisi de olabilirdi.

Bu nedenle Latife Hanım örneğinin verilmesi gerekenler bizler değiliz.

Tam tersine bizim Latife Hanım ve Atatürk örneğini Başbakan, yakın çevresi ve eşlerine vermemiz gerekiyor.

İktidar ve muhalefetin başarısızlık tablosu

TÜRKİYE İstatistik Kurumu, nisan, mayıs ve haziran aylarını içeren “Hane halkı işgücü araştırması”nın sonuçlarını yayınladı.

Buna göre söz konusu dönemde 50 bin kişi daha işsiz kaldı ve işsiz sayısı 2 milyon 265 bine yükseldi.

Genç nüfustaki işsizlik oranı da yüzde 1,1 puan artarak yüzde 17,5’e çıktı.

Bu işsiz nüfusun 657 bin 372’sinin artık asla iş bulma umudu olmayanlardan oluştuğu da araştırmanın bir başka sonucu.

Bu tablo “Ekonomide çok başarılı işler yaptı” denilen AKP hükümetinin eseri. Ekonomi büyüyor ama bu artık nasıl bir büyüme ise işsizlik artıyor.

Bu tablo sadece hükümetin başarısızlık tablosu da değil.

Bu aynı zamanda başta Deniz Baykal olmak üzere Devlet Bahçeli ve Mehmet Ağar gibi muhalefet liderlerinin de başarısızlık tablosu.

İnsanların geniş kitleler halinde işsiz oldukları, iş bulma ve gelecek ümitlerini kaybettikleri bir dönemde, her iki seçmenden birinin oyunu iktidar partisine vermiş olmasını, ancak muhalefetin başarısızlığı ile açıklayabiliriz çünkü.

Seçim kampanyası boyunca Recep Tayyip Erdoğan’ın çektiği yere giden ve alternatif bir iktidar projesini halka sunamayan muhalefetin de bu tablodaki rakamlara bakıp, sıkı bir değerlendirme yapması gerekiyor.