Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

ÖSYM sıralama sorununu nasıl çözecek?

ÖSYM mahkemeye verdiği savunmasında şifrelemenin sistemden kaynaklandığını söylüyor.

Daha önce sisteme dışardan müdahale ettiklerini, hatanın bundan kaynaklandığını söylediklerini hatırlamıyorlar belli ki.
ÖSYM’nin savunmasında ilgimi çeken asıl konu Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü hazırlık soruşturmasının öne sürülmesi.
Savunmada, savcılığın soruşturmasının tamamlandığı, herhangi bir olumsuzluğa rastlanmadığı belirtiliyor.
Savcılığın bilirkişiler marifetiyle yaptırdığı incelemenin tamamlandığını yapılan açıklamalardan hatırlıyoruz.
Ama soruşturmanın tamamlandığını ancak dün öğlen saatlerinde öğrenebildik. Takipsizlik kararı verildi.
Bu aşamaya gelene kadar da sınavda bir olumsuzluk olup olmadığını savcıdan başka kimsenin bilebilmesine olanak yoktu.
Yoksa sınav sonuçlarını açıklamadan önce savcı ile bir görüşme yapan ÖSYM Başkanı sonucu bizlerden önce mi öğrendi?
O tarihte bunu sormuştum, bir yanıt alamadım. Savcıların süren bir soruşturma ile ilgili olarak birilerine önceden bilgi vermesi normal bir durum mu?
Mahkeme ne karar verir elbette bilemeyiz.
Ama karar ne olursa olsun bu sınavın sonuçlarının adil olduğuna kimsenin inanmasını da bekleyemeyiz.
Ortaya çıktı ki sadece yanıtlar şifrelenmedi, kopya çekilmesine olanak sağlanmadıysa bile kâğıtlar düzgün okunmadı. Sıralamayı ciddi olarak etkileyecek hatalar var ve 1 milyon 700 bin çocuğun geleceği bu sınavın sonucu ile ilgili.
Hatalı hesaplandığı ortaya çıkan her sonuç sıralamayı ciddi olarak etkiliyor ve ÖSYM’nin bu sorunu nasıl çözeceğini daha hâlâ duyabilmiş değiliz!

12 Eylül yaşıyor, hem de kanlı canlı!

REFERANDUM sırasında en çok duyduğumuz mesele “12 Eylül ile hesaplaşmaktı.”
Ve şimdi 12 Eylül’ün mirası yüzde 10’luk baraj ile seçimlere gidiyoruz. İktidar partisinin bundan hiç şikâyeti yok, BDP’nin bağımsızlarla seçime girmesinden, MHP’nin barajın altına itilmesinden medet umuyor.
Gece yarıları kültür merkezleri basılıyor, önüne gelen toplanıp karakola götürülüyor.
14 Mart 2010 tarihinde düzenlenen Roman Çalıştayı’nda “Parasız eğitim istiyoruz” yazılı pankart açan iki öğrenci o günden beri, tam 14 aydır hapishanede tutuluyor.
24 Mayıs’ta üçüncü kez hâkim karşısına çıkarılacaklar.
12 Eylül Anayasası ile sözde hesaplaştık ama 12 Eylül uygulamaları aynen devam ediyor.
Hapiste tutmak istediğiniz insanları bir gizli örgüte bağlı insanlar gibi yargılıyor, bir türlü toplanamayan uyduruk deliller ile hapiste tutmaya devam ediyoruz.
11 yıl önce ölen bir öğretmen Ergenekon şüphelisi olabiliyor, öğretmeninin kitabını yayımlayan yayıncı terör örgütü üyesi olmakla suçlanıp hapse atılıyor.
Nedim Şener, Ahmet Şık, Tuncay Özkan, Mustafa Balbay gibi gazeteciler ne ile suçlandıklarını bile bilmeden hapiste yatıyorlar, Başbakan bunu “onlar terörist” diyerek savunabiliyor.
Ve bu ülkede demokrasinin artık “ileri” aşamasına geçtiğimiz iddia ediliyor. Ama yaşadığımız her şey 12 Eylül ruhunun yaşadığını gösteriyor!