Bu sınav sonuçlarına nasıl güveneceğiz?
ÜNİVERSİTE giriş sınavındaki rezillik “acemilikten kaynaklanan sehven şifrelemenin” ötesine taşmış bulunuyor.
Bu şifrelemenin birilerine sızdırılıp kopya olanağı verilip verilmediği bir yana.
Ortaya çıkıyor ki soru kâğıtlarının okunması işi de yüze göze bulaştırılmış.
20 bin öğrenci puanının yanlış hesaplandığı iddiasıyla ÖSYM’nin önünde kuyruk! Haberlere bakarsanız hiç yanıtlamadığı sorulardan tam puan alanlar bile var. Sayfasını açmadığı testte altı yanlış yaptığı tespit edilen de!
Bu durumda olan belki on binlerce öğrenci var, bilemiyoruz. Belki birçoğu aldıkları puanın tadını çıkarıyor, sesini çıkarmıyor.
Puanı düşük geldiği için hatayı fark edip itiraz edenler var ama puanı beklediğinden yüksek gelip de itiraz etmeyi aklından geçirmeyenlerin olmaması da normal.
Bu kadar öğrencinin kâğıdını aleyhlerinde yanlış okuyan sistem, görüyoruz ki bazılarının kâğıdını da lehlerinde yanlış okuyor.
Abbas Güçlü, Milliyet’te sınav ölçme değerlendirme uzmanlarının görüşlerine dayanarak sıralamadaki değişikliklerin yansıtılıp, yansıtılmadığını, bunun sıralamayı ciddi ölçüde etkileyeceğini yazdı.
1 milyon 700 bin çocuğun girdiği, velilerinin hazırlık için milyonlarca lira ödediği bir sınav var, çocukların geleceğini belirleyecek bir sınav ve beceriksizler kâğıtları doğru dürüst okumayı bile başaramamışlar!
Bir hatalı yanıtın bütün sıralamayı etkileyeceği, bir hatalı okumanın binlerce çocuğun geleceğini ilgilendirdiği durum ÖSYM’nin umurunda bile değil.
Bu sonuçlar ile ilgili şaibenin ve kuşkunun ortadan kalkmasının iki yolu var: Ya bütün kâğıtlar yeniden okunmalı ya da sınav yenilenmeli!
Ama bütün bunlardan önce beceriksizler istifa edip, yerlerini bu işi hakkıyla yapabilecek olanlara bırakmalı!
Cumhurbaşkanı da YÖK’e uydu!
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül’ün yakın çevresinin üniversite rektörlük atamaları ile ilgili olarak söylediklerini dün yazmıştım.
Cumhurbaşkanı, seçim sonuçlarına bakacaktı ve eğer seçimde en çok oyu alan aday kendi yakını bile olsa atamaktan kaçınmayacaktı.
Dün ben bu yazıyı yazdıktan sonraki saatlerde Cumhurbaşkanı atamaları imzaladı.
YÖK, listesini Köşk’e gönderirken 8 üniversite yapılan seçimlerin birincilerini ilk sıraya koymamış, daha az oy alan adayları birinci sıraya koymuştu.
Cumhurbaşkanı Gül, bu isimlerden 6 kişiyi üniversite rektörlüğüne atadı.
İkisinde de ne YÖK’ün listesinde birinci olanı ne de seçimde birinci olanı tayin etti, listedeki üçüncü isimleri atadı.
Geri kalan 6 üniversitede yapılan seçimlerde birinci olan adaylar zaten YÖK’ün listesinde de birinci sıraya konmuşlardı, Cumhurbaşkanı Gül bu atamaları yaptı.
Yani Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bir kez daha üniversitelerde yapılan seçimlerin sonucunu dikkate almadığı bir dizi atama yapmış oldu.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı atamasında, Yargıtay’daki seçimin sonucuna uyduğunu görünce, bunun bundan sonraki atamalar için de ümit verici bir işaret olduğunu söylemiştim.
Hatta tahminimde yanıldığım için özür de dilemiştim.
Ama görüyorum ki eski tas, eski hamam. Üniversitelerdeki seçim sonuçlarına, üniversite hocalarının iradelerine aldıran yok!
Bu da böyle bir durum işte! Yeri gelince “demokrasi” dediğin sandıktan çıkandan ibaret, yeri geldiğinde de “bizdense iyidir”den!
Deniz Feneri’nde 50 trilyon kayıp
ANKARA’daki Deniz Feneri soruşturmasının seçimden önce sonuçlanmayacağını yazmıştım.
Dün Taraf’ta yayımlanan bir haber tahminimi doğruluyor. Arzu Yıldız’ın haberine göre Deniz Feneri soruşturması ile ilgili iddianame, Adli Tatil başlangıcı olan 1 Ağustos’tan önce hazır olacakmış.
Deniz Feneri soruşturması için Almanya’ya giden savcıların getirdiği son belgelerin de büyük kısmının çevirisinin tamamlandığı belirtiliyor.
Habere göre 24 milyon Euro’nun nasıl ve nereye harcandığı belirlenememiş.
Yaklaşık 50 milyon liraya (eski parayla 50 trilyon lira ediyor) varan bir miktardan söz ediyoruz.
Paranın nereye harcanmış olabileceğini tahmin etmek zor değil. Bu parayla televizyon kanalları kuruldu, değişik şirketlerde yandaşlara olanaklar yaratıldı.
Uçlarının bazı siyasi kişiliklere ya da bugünkü iktidarın koruyup kolladığı, önemli görevlere atadığı kişilere dokunduğuna da hiç kuşku yok!
Zaten bu işin seçimden önce sonlandırılamayacak olmasının nedeni de bundan başka bir şey değildir.
Bu arada bir küçük not da İstanbul’daki “yoksul ülkeler konferansı” için. Meğerse Deniz Feneri de bu konferansa davet edilen sivil toplum kuruluşlarından biriymiş!
Ne diyeyim, konferans hayırlı ve uğurlu olur inşallah!