Ahmet Sever’in “Abdullah Gül ile 12 Yıl” isimli kitabında 27 Nisan 2007 muhtırasının Genelkurmay Başkanlığı sitesine konduğu gece yaşananlar ile ilgili bir bölüm var. Yasemin uyarmamış olsaydı, okuyup, geçmiştim bile.
Muhtarının yayınlanmasından sonraki anda geçenleri Sever kitabında şöyle anlatıyor:
“Tam o sırada televizlonda Adnan Menderes dönemini konu alan Hatırla Sevgili dizisi yayınlanıyordu ve Hayrünnisa Hanım, yaşlı gözlerle Menderes’in asılma sahnelerini izliyordu. Muhtırayı duyar duymaz hemen Abdullah Gül’ün yanına gitti ve “Tarih yine tekerrür mü ediyor Abdullah Bey” dedi.
“Gül, askerin bu çıkışı karşına kararlı bir druruş sergileneceğini, her şeye hazırlıklı olmak gerektiğini belirtti ve eşine iki arkadaşının ismini verdi: “Bana birşey olursa, bu arkadaşlarıma güvenebilirsin. Onlar seninle ve çocuklarla ilgilenirler.”
“Ardından Hayrünnisa Hanım’ı ürperten şu sözler döküldü ağzından: “Buradan dönüş yok. Ben ölümüne gitmeye kararlıyım.”
Birden fazla ciddi maddi hata var, anıların bu bölümünde.
27 Nisan 2007 günü cumaya denk geliyordu, muhtıra cuma gece yarısına doğru Genelkurmay Sitesi’nden yayınlandı.
Birincisi, “Hatırla Sevgili” dizisi cuma değil, cumartesi günleri yayınlanıyordu.
İkincisi, dizide Menderes’in asıldığı bölüm ki 12. Bölüm idi ve 10 Şubat 2007 cumartesi günü yayınlandı.
Üçüncüsü, 28 Nisan 2007 Cumartesi günü yayınlanan dizinin 22. Bölümünde artık takvimler 70’lerin sonuna gelmişti.
Yani diyeceğim o ki 27 Nisan muhtırasının yayınlandığı gece, Hayrünnisa Hanım, gözleri yaşlı bir şekilde dizide Menderes’in asıldığı bölümü izliyor olamazdı. Elbette zamanda bir yolculuğa çıkmadıysa ya da dönüp dönüp aynı bölümü internetten izlemiyorduysa!
Bu olsa olsa bir “lapsus” olabilir.
Bilinçli arzuların ya da çatışmaların dil sürçmesi yoluyla dışa vurumu yani!
Bu siyasi akım, Menderes’in trajik sonundan kendilerine bir mağduriyet çıkarmak konusunda biliyoruz ki çok istekli.
Onun için anılarını yazarken bile böyle bilinçli bir hatayı yapıyorlar ki gözlerimiz Hayrünnisa Hanım ile birlikte yaşarsın.
Bunu okuyunca istiyorlar ki bizler de Yalan Dünya’nın Vasfiye Teyzesi gibi “sen de ne çektin be” diyelim!
————————————-
Diyarbakır bombacısı neden takip edilemedi?
Tarım Bakanı Mehdi Eker, havuz gazetesine bir demeç verdi. Diyarbakır’da HDP mitinginde patlayan bombanın HDP oylarının artamasında önemli bir rolünün olduğunu, oyları “en az bir puan” etkilediğini söylüyor.
Bununla da yetinmiyor bombanın HDP’yi mağdur konumuna düşürmek için konulduğunu söylüyor.
Açıkçası, bombanın ardında HDP’ye yarar sağlama isteğinin bulunduğunu ima ediyor!
Diyarbakır’daki bombayı koyan teröristin IŞİD militanı O.G. olduğunu artık biliyoruz.
29 Eylül 2013 tarihinde Radikal muhabiri İdris Emen, Adıyaman’dan IŞİD’e katılan cihatçılar ile ilgili bir haber yaptı. Orada isimleriyle dört gençten söz ediliyordu.
Ben de 2 Ekim 2013 günü yazımda bu haberden söz etmiş, Emniyet’in ne gibi önlemler aldığını sormuştum.
Suriye’ye giden dört gençten biri orada evlendiği halde eşini de alarak geri dönmüş.
Diyarbakır bombacısı O.G ile arkadaşlık kurmuş. Onu Suriye’ye gidip IŞİD’e katılmaya ikna etmiş.
O.G’nin tekrar ortaya çıkışı Diyarbakır’daki bombalama olayı ile ilgili.
Radikal muhabiri İdris Emen, Adıyaman’da bombacı O.G.’nin ailesi ile görüştü, bu haber de Radikal’de geçen gün yayımlandı.
Habere göre O.G.’nin ailesi, oğullarının Suriye’ye savaşmaya gideceğini anlayınca Emniyet’e başvuruyor. Tarih: 13 Ekim 2014.
Emniyet O.G’yi sorgulayıp, bırakıyor. Oğulları bir süre sonra ortadan kaybolunca ailenin Adıyaman’da Ahmet Davutoğlu’na ulaşması üzerine Emniyet yeniden araştırma yapıyor ve O.G’nin IŞİD’e katıldığı bilgisini veriyor.
Ve adı sanı bilinen, IŞİD’e katıldığı tespit edilmiş bulunan O.G. Türkiye’ye elini kolunu sallayarak dönüp, Diyarbakır’da insanların ölmesine, yaralanmasına neden olan bombayı patlatıyor.
Ortaya çıkıyor ki ya büyük bir güvenlik zaafı var, Emniyet de MİT de uyuyor.
Ya da “Müslüman çocuklara” sempatiyle bakılıyor, ciddiyetle takip edilmiyor hatta belki bazı kirli işler için “kullanışlı” oldukları düşünülerek korunuyor.
Birinci olasılığın doğru olduğunu kabul etmeyi tercih ederim elbette ama Mehdi Eker’in “bombayı HDP’nin işine yarasın diye koydular” tezi ne kadar doğruysa, ikinci olasılık da o kadar doğru olabilir.
Adıyaman gibi küçücük bir kentte, adı sanı belli, IŞİD’e katılıp geri dönmüş, çevresindeki gençleri IŞİD’e katılmaya ikna etmiş bir kişiyi takip etmeyen Emniyet’in açıklaması nedir?
Adı sanı belli, IŞİD’e katıldığı tespit edilmiş bir kişi ülkeye geri dönüp bombalar patlatabiliyorsa Emniyet ve MİT ne işe yarıyor?
———————————–
Anayasa Mahkemesi’nden çağdaş yorum
Anayasa Mahkemesi’nin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanımı ile ilgili verdiği bir karar Resmi Gazete’de yayımlandı.
Anayasa Mahkemesi’nin, özgürlüklerin kullanımını garanti altına almaya yönelik çağdaş bir yorumu bu karar.
Mahkeme, başvurucunun basın açıklaması nedeniyle, güvenlik güçlerine “görevi yaptırmamak için direnme” nedeniyle 5 ay hapis cezasına mahkum edilmesini Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ihlal edildiğini tespit etmiş bulunuyor.
Mahkeme gösteri yürüyüşü ve toplantı düzenlemenin temel bir hak olduğunu vazediyor.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü “yasa dışı olsa dahi” barışçı niteliği bozulmadıkça engellenemez diyor.
Toplantı ve gösteri yürüyüşüne müdahalenin “ölçülü olması gerektiğini” belirtiyor. Valilerin, Emniyet Müdürleri’nin, savcıların ve yargıçların dikkatle okuması gereken bir karar bu.
Bakalım, mahkemenin bu çağdaş yorumu, idarede karşılığını bulacak mı?
Yoksa dönüp dolaşıp hep aynı yere mi geleceğiz?
———————————