Yerli Ceyar daha becerikli olur!
DALLAS’ın “Ceyar”ı Larry Hagman öldü, toprağı bol olsun.
Dizideki rolüyle kötülüğün sembolü olmuştu ve bence Ceyar artık Türkçeleşmiş bir kelime bile sayılabilir. Hâlâ gözümüzün içine bakarak kötülük yapan ve sonra da gözlerimizin içine bakarak pis pis sırıtan tiplere “Ceyar” diyoruz çünkü!
Ama şöyle bir durum da var ki günümüz kötülerinin Ceyarlığı ile boy ölçüşemezdi!
Para için her şeyi yapabilecek tıynetteydi ama bir yardım derneği kurmak, inanmış insanların zekâtlarını, fitrelerini, bağışlarını toplayıp onlarla televizyon istasyonu kurmak, gemiler almak, metresler tutup vur patlasın çal oynasın yaşamak aklına bile gelmemişti.
Cliff Barnes’ı dünya yüzünden yok etmek isterdi ama aklına düzmece belgeler hazırlatıp, onu yıllarca hapiste süründürmeyi akıl dahi edememişti.
Bürokrasiyle, siyasetçilerle içli dışlıydı ama rakiplerinin üzerine maliye memurlarını salıp, onları köşeye sıkıştırmayı da düşünememişti.
Bu dizinin yerli versiyonu çekilirse sanırım bizim senaristlerimizin yaratacağı Ceyar tipi, Dallaslı olanı sulu götürüp, susuz getirecek bir tip olacaktır!
Meclis şikâyet etmez gerekeni yapar!
TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu raporunda, Özel Harp Dairesi’nin bugüne kadar sivil güçlerin denetimine açılmadığına da dikkat çekiliyor ve Abdullah Çatlı’nın, Türkiye’yi 12 Eylül darbesine götüren bütün kritik cinayetlerde önemli bir isim olarak varlığının altı çiziliyor.
Raporda şöyle bir bölüm de var: “Bülent Arınç’a suikast iddiasıyla bir hâkim, kozmik odaya girdi, not tutmasının dışında hiçbir imkân tanınmadı. ‘Fotokopi çekemezsin, belgeleri dışarıya götüremezsin’ dendi. Darbelerin hazırlanmasında rol oynayan karanlık cinayetlerin belgeleri kozmik odalarda araştırılmalı, sorgulanmalıdır.”
Ordunun kozmik odasının sivil denetime nasıl açılabileceği ile ilgili bir fikrim yok ama şunu da biliyoruz ki bir ülkenin yasama organının komisyonunun, yaptığı bir araştırmada devletin her türlü belgesine ulaşabilmesine olanak sağlanmalıydı.
“Sivilleşme” diye tarif edilen durumun bir yönü de budur zaten: Herkesin sivil yetkiye hesap verebiliyor olması!
Komisyon, TBMM’nin içinden çıktı, milli iradeyi temsil ediyor. Önüne böyle engeller çıkarıldığına göre yapması gereken şey bundan şikâyet etmek yerine bu sorunu ortadan kaldıracak yasal çerçeveyi hazırlamaktır, bunu da geçerken belirteyim.
Geçeceğim yer kolayca tahmin edebileceğiniz gibi Bülent Arınç’a yönelik suikast girişimi ile ilgili her hafta sorduğum soru.
Başbakan Yardımcısı’na suikast girişimi iddiası ortaya atıldı ama ne bir iddianame var ne de bir sanık.
TBMM Komisyonu’nun da belirttiği gibi bir yargıç ordunun kozmik odasına girdi, belge almasına izin verilmese bile bazı notlar alıp çıktı ama o günden beri bu konuyla ilgili herhangi bir gelişme olmadı.
Yargıç aldığı notları kendisine mi sakladı, neden bununla ilgili olarak bir dava açılmadı, meçhul!
Yoksa bu iddia, bir paranoyadan ya da o günlerin gündemini etkileme çabasının bir sonucu muydu?
Böylece şarkımızı dinlemeden pazartesi sorularından bir tanesini sormuş olduk.
Bundan sonraki iki soruyu okurken dinlemeniz için önereceğim şarkı Rosana’nın “El Talisman”ı. Bu fıkır fıkır şarkıyı dinlerken kendinizi bir kumsalda hayal etmenizde de sakınca yok, bunu gerektiriyor zaten.
İşte diğer iki sorumuz:
1 – KPSS sorularını çalıp, dağıtan suç örgütü neden hâlâ yakalanamadı? Bu örgütü kim koruyor?
2 – Suudi Arabistan Kralı’nın devlet büyüklerimizin eşlerine armağan ettiği mücevherler nerede, neden zamanında beyan edilip, ilgili kurumlara devredilmediler?
Yetkili oldukları kesin de ne kadar etkililer?
SUUDİ Arabistan merkezli Kraliyet İslami Araştırmalar Merkezi, 2012 yılının en etkili 500 Müslümanı’nı seçti.
Listenin başında doğal olarak Suudi Arabistan Kralı Abdullah var. Merkezin yöneticileri, kendilerini finanse edeni birinci yapmayacak da kimi yapacak?
İkinci sıradaki isim bu nedenle bence aslında birinci isim sayılır ki o da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kendisini kutlarım!
İlk on içinde onuncu sırada yer alan bir diğer Türk ise Fethullah Gülen ki onu da kutlarım, hayırlara vesile olsun!
İlk on içinde yer alan diğer kişileri kutlamıyorum çünkü hepsi bulunduğu yere “aile bağları nedeniyle” gelmiş şeyhler, emirler, krallar vs.
İlk 500 içinde Türkiye’den Adnan (Hoca) Oktar da var ki “kediler” de eminim bundan çok mutlu olmuşlardır! (“Kediler” diye kimleri tanımladığımı bilmeyenlerin Youtube’dan “Adnan Hoca kedileri” aramasıyla ulaşacakları videoları izlemelerini öneririm.)
Listede ne yazık ki önemli buluşları gerçekleştirerek insanlığın geleceğine yönelik yararlı işler yapmış bilim adamlarına rastlayamadım.
Mark Zuckerberg, Steve Jobs ya da Bill Gates gibi yaşadığı çağı değiştiren insanlara da!
Bilemiyorum: Müslüman dünyasında böyle insanlar çıkmadığı için mi, yoksa Suudilerin bu araştırmayı yaparken koydukları kriterlerin mi bunda rolü var?