MİLLİYET

Adalet Bakanlığı da böyle yaparsa…

  Elimde iki tane makbuz var. İkisi de “bağış” makbuzu… Birincisinin üzerinde “Adalet Teşkilatı’nı Güçlendirme Vakfı” yazılı..

Seri numarası, fiş numarası, hangi yasanın hangi maddesine dayanılarak hazırlandığına ilişkin bilgilendirme notu, nerede basıldığı gibi başka detaylar da… Ve elbette böyle bir makbuzda olması gereken en temel şey de: Kaç liralık olduğu da yazılı… 500 bin lira.
Bu makbuzu, adliyede herhangi bir dilekçenin işleme konulması sırasında kesiyorlar, parasını alıyorlar ve koçandan koparıp size veriyorlar.
Adı “bağış” olduğuna göre, hiç olmazsa nezaketen bunu ödemek isteyip istemediğinizi sormaları gerekiyor. Ama böyle bir şey yok. Bu tıpkı bir vergi kesilir gibi, bir harç alınır gibi alınıyor ve ödemezseniz işinizi göremiyorsunuz.

Neden vergi ödüyoruz?
Elbette kendi kendinize “Peki ben neden vergi ödüyorum?” diye sorabilirsiniz.
Bunun bir değeri yok.
Ama hiç olmazsa şununla teselli de bulabilirsiniz: Bankalarını hortumlayıp ceplerine 11 milyar doları atanlar ve devlete borçlarını ödemek bir yana el konulmasın diye mallarını kaçıranlar da adliyeye işleri düştüğü zaman tıpkı benim gibi bu beş yüz bin lirayı ödemek zorunda kalıyorlar! Bu da ‘Pollyanna’cılığın Türk versiyonu!
Bir garip makbuz
Elimdeki ikinci makbuzu yine bir Adliye macerasında “kazandım”..
Üzerinde “ADALET BAKANLIĞI” (Evet, böyle büyük yazılmış, bakanlığın her şeye kâdir olduğunu vatandaşın kafasına sokmak için herhalde) İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İşyurtları Kurumu BAĞIŞ MAKBUZU” yazılı.. Bu son iki kelimenin altı çizilmiş, belli ki harflerin büyük olması, makbuzu hazırlayanı “kesmemiş”. Onun da altında dikdörtgen şeklinde bir kutucuk var. İçi boş..

Kimse ses çıkarmıyor
Bu makbuz, sabıka kaydı için başvuran vatandaşlara veriliyor, 1 milyon 200 bin lira karşılığında.. Herkesten aynı rakam mı alınıyor, bilmiyorum. Çünkü üzerinde ne bir rakam yazılı, ne de makbuzu kesen, bu rakamı yazıp, bir mühürcük basıyor. Zaten yazsa ne olacak? Seri numarası bile yok.
“Kurum” buna gerek görmemiş. İsteyen istediği kadar kessin, istediği kadarını kuruma versin diye herhalde..
Bunu cami kapısında yardım toplayan birisi yapsa polis yakalayıp götürür, ama yapan “büyük harfli” ADALET BAKANLIĞI olunca kimsenin sesi çıkamıyor belli ki..

Bir daha olmayacaktı
2001 yılının Aralık ayında bu konuda bir yazı yazmışım. Kamu kuruluşlarının kaynak ve ödenek sıkıntısını aşabilmek amacıyla kurdukları vakıfların sayısının 4 bin 571’e ulaştığına ilişkin olarak yayımlanan bir haber üzerine..
Ertesi gün ilgili bakan, bu tür vakıfların kapatılacağını, kimsenin vatandaştan kamu hizmeti görmek için bu tür bağışlar alamayacağını açıklamıştı..

Hiçbir şey değişmedi
Aradan geçen sürede bir hükümet değişti ama vakıfların keyfi bir şekilde vatandaştan para toplama uygulaması hâlâ devam ediyor.
Hatta bazıları dünkü Milliyet’te yayımlanan bir haberde de görüldüğü gibi bankasından 600 milyon doları hortumlayıp, hesap verme gereğini bile duymayanlara “yaptıkları katkı” nedeniyle ödül bile veriyorlar.. Ödülü veren de ülkenin Başbakanı!
Bu ülkede bir şeylerin zaman içinde düzelebileceğini hiç göremeyecek miyiz, ne dersiniz?