Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Ağzımızın payını hemen veriyorlar

 Milliyet’in ortaya çıkardığı “Çakıcı Skandalı”, birçok çevrede tartışılmaya devam ediyor.
Soruşturma ve yargılama tamamlanıp, varsa suçlular cezalandırılana kadar da bu tartışma bitmeyecek..

Öyle görünüyor ki, bu tartışmada da asıl sorunumuz Türkiye’de genel geçerliliği olan bir eğilimden kaynaklanıyor.
Birçok kişi, olaylar karşısındaki tutumunu belirlerken kendisine şu soruyu soruyor:
Bu adam bizden mi, değil mi?
Yanıt eğer “bizdendir” şeklinde çıkıyorsa, dosyalar dolusu kanıtı getirip ortaya serseniz de kimse o kişinin olaydaki sorumluluğunu kabul etmiyor.
Yanıt eğer “bizden değildir”se, o kişinin olaydaki sorumluluğunu hiçbir kanıt göstermeden de iddia edebiliyor, en acımasız bir infazcıya dönüşebiliyorsunuz.
Herkesin bir yanıtı var
Bir gazeteci olarak yıllarca bu türden o kadar çok olayla karşılaştım ki, “Çakıcı Skandalı” ile ilgili yorumları, verilen demeçleri okurken hiç de şaşırmıyorum.
Kısaca “cemaatçilik” diyebileceğimiz bu olgu en çok da şu ya da bu şekilde bir skandala, hukuk dışı duruma ya da beceriksizliğe imza atan kişilerin işine yarıyor.
Bu kişiler için meseleyi asıl tartışma ekseninden saptırmak son derece kolay olabiliyor.
Ulaştırma Bakanı ve DDY Genel Müdürü’nün hızlı tren kazasındaki sorumluluğunu mu tartıştınız, yanıtı hazır: “Hükümeti yıpratmak istiyorlar.. Laikçilere adamımızı yedirtmeyelim!”
Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya’nın “Çakıcı Skandalı”ndaki sorumluluğunu mu araştırıyorsunuz:
Karşılaşacağınız en hafif suçlama şu oluyor: “Şeriatçılar yargıya olan güveni sarsmak istiyor, medya da buna alet oluyor!”
MİT görevlisi Kaşif Kozinoğlu’nun Çakıcı ile bağlantısını mı yazdınız, onun da yanıtı hazır: “MİT’i karıştırmak istiyorlar!”
İşkence olaylarının üzerine mi gittiniz? “Polisi yıpratmayalım!”
Bir hortumcuyla neden çok özel koşullarla anlaşma yapıldığını ve bunun neden gizli tutulduğunu mu sordunuz, ağzınızın payını hemen veriyorlar: “Medya kavgası yapıyorlar, tekel olmak istiyorlar!”
Örnekleri uzatırsam bütün bu sayfayı kolayca doldurabilirim..
Peki yıpranan kim?
Bu öylesine etkili bir savunma biçimi ki, insanları bir anda kişisel sorumluluklarından kurtarıyor, bir kurumun ya da cemaatin koruyucu zırhının altına alıyor, sorunu örtbas etmek çocuk oyuncağı haline geliyor…
Bu ülkede halkın 40 küsur milyar doları üç beş hortumcunun cebine akıtılabildiyse ve bunun siyasi sorumluları da dahil olmak üzere herkes hesap vermeden bu işten yakasını sıyırabildiyse en temel nedeni bu oyuna kolayca gelebiliyor olmamızdır..
Bu ülkede işkence yapanlar ellerini kollarını sallayarak dolaşabiliyor, yakalanıp mahkemeye bile çıkarılamıyorsa nedeni yine budur..
“Devleti yıpratmayalım, hükümeti yıpratmayalım, yargıyı yıpratmayalım, kurumları yıpratmayalım” derken bir de bakıyoruz ki, yıpranan bütün bir Türk halkı oluvermiş!..