MİLLİYET

AKP kendine sormalı: Halk ne istiyor?

  Çankaya Köşkü’ndeki Cumhuriyet Bayramı kutlaması, seçimlerden sonraki ilk gündem maddesini de belirlemiş oldu: AKP, genel seçimin en çok oy alan partisi olmayı başarırsa Başbakan kim olacak?

18 Ekim tarihinde bu köşeyi okuyanlar, Cumhurbaşkanı’na ait bir yetkinin, yetkisiz bir kişi ya da kurul tarafından kullanılmasının yaratacağı bir meşruiyet tartışmasına dikkat çektiğimi hatırlayacaklardır.
Seçimin hemen ertesinde böyle bir meşruiyet tartışmasının başlamasının ve buna çanak tutulmasının ne kadar abes bir iş olduğunu söylememe de bilmiyorum gerek var mı?
Anayasa çok açık bir şekilde Başbakan’ın Cumhurbaşkanı tarafından TBMM üyeleri arasından atanacağını emrediyor.
Cumhurbaşkanı’nı, bu görevi kime vereceği konusunda bağlayan yazılı herhangi bir kural yok.

Alışılmış haliyle…
Sadece, çok partili döneme geçtiğimiz günden beri oluşmuş bir teamülden söz etmek mümkün: Cumhurbaşkanı, görevlendirmeyi yaparken, bu kişinin kuracağı bir hükümetin TBMM’den güvenoyu alıp alamayacağına dikkat ediyor.
Bu durumda da hükümeti kurma görevinin aynı zamanda milletvekili de olan bir parti liderine verilmesi kaçınılmaz oluyor. Tercihan en çok milletvekiline sahip partinin genel başkanı… Ya da bir partinin tek başına güvenoyu almasına yetecek çoğunluğu yoksa, koalisyon sözkonusuysa, bu koalisyonu kurabileceği öngörülen bir partinin genel başkanı…

Seçimi bekleyecekler
AKP seçimlerden önce Başbakan adayının kim olduğunu açıklayabilir ya da Genel Başkanı’nı değiştirebilirse tartışma hiç başlamadan bitecek. Ancak öyle görünüyor ki AKP, her iki adımı da tercih etmiyor. Seçimi bekleyecek ve seçimden sonra bir Başbakan adayı belirleyecekler.
Recep Tayyip Erdoğan açıkça seçimden sonra Cumhurbaşkanı’nın kendisine bu konuda danışması gerektiğinden söz ediyor.
Recep Tayyip Erdoğan’ın milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olmadığı, hakkında mahkemece verilmiş siyaset yasağı bulunduğu bir gerçek.
Anayasa hükümlerine ve yargı kararlarına saygı konusunda haklı titizliği ile tanınan Cumhurbaşkanı’nın, hakkında verilmiş bir mahkeme kararı varken Recep Tayyip Erdoğan’ı makamına davet edip, bu konuyu danışabileceğine ihtimal vermiyorum.

İki ihtimal var
Bu durumda iki ihtimal kalıyor: Ya Cumhurbaşkanı, AKP tüzüğüne göre Genel Başkan’dan sonraki ikinci adamı (Bu isim Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gül) makamına çağırıp, AKP’nin güvenoyu verebileceği ismin kim olduğunu öğrenmek isteyebilir. Ya da doğrudan doğruya en çok oyu alan parti AKP olursa bu partiden bir milletvekilini hükümeti kurmakla görevlendirebilir.
İkinci olasılık gerçekleşirse bu güvenoyu konusunda ciddi bir sorun yaratabilir. Bu nedenle Cumhurbaşkanı’nın bir krize neden olmamak için birinci yolu seçeceğini düşünüyorum.

Kriz isteyen var mı?
Sorunu çözecek olan, aslına bakarsanız doğrudan doğruya AKP’nin kendisi..
AKP, siyaset yapması yasaklı bir kişiyi genel başkanlıkta tutmakta ısrar ederek, Anayasal sistemle açık bir çatışmayı tercih etti.
Bu iktidara talip olan bir parti için izlenecek doğru bir yol değil.
Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasal özgürlüğü konusu başka, verilmiş mahkeme kararlarına saygılı olmak başka…
AKP, seçimden sonra bu sorunu, çoğunluğu elde ederse tek başına, çoğunluğu elde edemezse öteki partilerle bir uzlaşma yolu arayarak, TBMM’de Anayasal bir zeminde çözmeyi tercih etmeli.
Ve AKP kendisine şu soruyu sormalı: Halk ne istiyor? Çatışma ve kriz mi, yoksa hizmet mi?