MİLLİYET

Allahtan kalbim çok temiz, kurşun işlemiyor!

 Bir insan neden gazete sahibi olmak ister? Bu sorunun tek bir yanıtı yok. Ne yazık ki yok… Ve bugün sadece Türkiye’de değil, dünyanın başka yerlerinde de gazete sahipliği ve yöneticiliği en çok eleştirilen işlerden biriyse bunun nedeni de bu sorunun tek bir yanıtının olmaması..

Sorunun yanıtlarından biri “güç sahibi olmak” diye özetlenebilir.
Bir gazetenin sahibiyseniz, gazeteniz çok okunmasa bile, yerel yöneticiler nezdinde, iktidarlar nezdinde, devlet kadroları nezdinde “esameniz” okunur.. Karışık işleriniz varsa onları daha kolay yola koyacağınızı varsayarsınız. Bu yüzden de ülkemizde değişik sermayedarlar zaman zaman gazete sahibi olmaya heves ederler.
Bir polemik peşinde olmadığım için isimleri vermeyeceğim. Ama dikkatli okuyucular geçtiğimiz 20 yılda bu mesleğe kimlerin girdiğini ve sonra tekrar çıkmak zorunda olduğunu kolayca hatırlayacaklardır.
Yukarıda da belirtiğim gibi eğer niyetiniz salt gazetecilik değil de bir “güç elde etmek” ise, gazeteyi “ileride bir gün lazım olur” diye yayımlıyorsanız okuyucu bunu yutmaz. Gazeteniz satmaz, ilan almaz.. Kısa sürede gazeteniz zarar etmeye başlar, zarar giderek büyür ve bunun altından en zengin diye bilinen patronlar bile kalkamazlar.

Okur güvensin, bize yeter
Öte yandan gazete sahipliği her ne kadar bazıları böyle vehmetseler dahi insana bir koruma da sağlamaz. Tam tersine gazetecilik işinizi yaparken ayağına bastığınız etkili ve yetkili kişiler başınıza bela olurlar. Örneğin Refahyol döneminde binamızın neredeyse her odasında ayrı bir devlet kurumunun müfettişi vardı. Hesaplarımız en ince detaylarına kadar incelendi, özel kasalarımızdaki özel evraklarımız bile denetlendi. Eğer o denetlemelerde en küçük bir şüpheye yol açacak bir kaçak saptayabilselerdi, Aydın Doğan’ı kurtarmaya ne gazetelerinin ne de televizyonlarının gücü yetmezdi.
Nitekim başka bazılarını gazete, televizyon sahibi olmaları kurtarmadı. İçlerinde hapse düşenler de oldu, sahip oldukları herşeyi kaybedenler de..
Gazetecilik de başka bir çok meslek gibi bir “iş”.. Bazı insanlar da bu yüzden gazete sahibi olurlar..
Onlar mesleklerini yaparken bir tek şeye dikkat ederler: Gazetelerinden para kazanmak.
Gazeteden para kazanmak, işinizi biliyorsanız ve çok çalışıyorsanız kolaydır.
Hesabınızı kitabınızı iyi yaparsınız, okuyucunun tercih edeceği bir ürün yaratırsınız, çok okunduğu için kolayca ilan alırsınız ve para kazanırsınız.
Gazetelerinizi belirli çıkarlar için kullanmazsınız. Adınız üzerinde sahibi diye yazsa bile bilirsiniz ki o gazetenin gerçek sahibi okuyuculardır. Onların güvenini kaybetmektense dostluklarınızı, başka alanlardaki küçük çıkarlarınızı kaybetmeyi tercih edersiniz.

Bizim korkumuz yok
Kendisine iş olarak gazetecilik mesleğini seçenler sadece bu işin nasıl yapıldığıyla, bunun nasıl yapılması gerektiği ile ilgilenirler.
Gazetecilik mesleğine yön veren evrensel ilkeler bu ilginin sonucudur..
Mesleğinizin evrensel ilkelerinin yanına kendi özel deneyimlerinizden yola çıkarak yeni kurallar da koyarsınız.
Bunun için sizi kimsenin zorlamasına gerek yoktur. Bunu kendiniz düşünür ve yaparsınız.
İstersiniz ki sahibi olduğunuz gazeteler çocuklarınıza, torunlarınıza da kalsın, onlar da bu işten geçimlerini sağlayabilsinler..
Doğan Medya Grubu Yayın Konseyi’nin belirlediği yayıncılık ilkeleri işte bu düşüncenin ürünüdür.
Evet, bu ilkelerle kendimizi kısıtlıyoruz. Kimse bizi buna zorlamadığı halde bunu yapmamız gerektiğini biliyoruz. Bir de şunu biliyoruz: Biz bu kurallara ısrarla uyduğumuz takdirde bu mesleğin çıtası da layık olduğu yere çıkacak. Sektördeki rakiplerimiz de bir süre sonra bunların doğruluğunu görüp, buna göre davranmak ihtiyacını hissedecekler.
Bu gerçekleşene kadar rekabette geri kalacağız diye bir korkumuz da yok. İşini doğru dürüst yapanları okuyucunun ödüllendirdiğini geçmiş tecrübelerden biliyoruz.
Bu arada elbette “etik şampiyonluğuna” soyunup, “tetikçilikte” soluğu alanların alaylarına da maruz kalıyoruz, kalacağız..
Onların yazılarını okurken şu neşeli şarkıyı söylemeyi tercih ediyorum: Allahtan kalbim çok temiz, kurşun işlemiyor!