Ayın altında kağnılar gidiyordu..
Ne zaman çözülmesi çok güç gibi görünen büyük bir sorunla karşılaşsam önce içimi bir sıkıntı kaplar.. Herkesin böyle olduğuna eminim. Ve herkesin bu iç sıkıntısını dağıtmak için kendince yöntemler geliştirmiş olduğundan da..
Videom bozulana kadar benim yöntemim TRT’nin Kurtuluş Savaşı Belgeseli’ni izlemekti.
Tek başıma oturur ve saatlerce o diziyi seyrederdim. Tekrar tekrar.. Hiç bıkmadan, usanmadan..
Bu, dibe vurmuş bir ülkenin, her şeyini yitirmiş bir ulusun direnme gücününün neleri başarmaya muktedir olduğunu gösterir bana..
Her şeyin bittiğine inanıldığı bir sırada ortaya çıkan ve mucizevi bir işi başaran gizli bir güçtür bu.. Yenilgiyi kabul etmemek şeklinde somutlaşan büyük bir güç..
Ruhi Su’nun davudi sesiyle Nazım’ın dizeleri yankılanır kulaklarımda: Ayın altında kağnılar gidiyordu / Akşehir üstünden Afyon’a doğru..
Bu tılsımlı bir şarkıdır benim için.. O an kafamdaki sislerin dağıldığını hissederim, ne yapmam gerektiği önümde uzun ince bir yol olarak canlanır sanki..
Yaşadıklarımızı haketmedik
1922 yılının 26 Ağustos günü başlayıp dört gün sonra, 30 Ağustos’da Dumlupınar’da zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz’un 80. yıldönümünü kutluyoruz.
Kutladığımız şey sadece başarıyla planlanmış ve yürütülmüş bir askeri harekattan çok daha öteye anlamlar taşıyor.
Bize kendi gücümüze güvenmenin, teslim olmamanın, yenilgiyi kabul etmemenin kesin sonucunu da gösteriyor.
Şu son ekonomik krizin ilk günlerinden beri arkadaşlarım beni aşırı iyimserlikle suçladılar bir çok kez..
Onlara da Kurtuluş Savaşı Belgeseli’ni izlemelerini önerdim her seferinde.
Bugün çok şükür ki o tarihteki gibi dibe vurmuş, sıfırı tüketmiş bir ülke değiliz.
Kendimize güvenmek için o zaman sahip olmadığımız bir çok şeye de sahibiz.
Fabrikalar kurduk, yollar yaptık.. Bir çok alanda yakaladığımız başarı düzeyine bakıp bütün bu yaşadıklarımızı aslında hak etmediğimizi görebiliyoruz..
Bugün o eski karanlık günlerden nasıl kurtulduğumuzu bir kez daha hatırlamak için iyi bir fırsat..
30 Ağustos kutlu olsun…