Araba devrilene kadar beklemek
Dünya yüzünde böyle bir başka ülke daha bulmak mümkün mü, bilemiyorum.
Yarın sabah seçim yapılacak olsa seçmenlerin neredeyse yarıya yakını kime oy vereceği konusunda bir fikre sahip değil.
Helal süt emmiş, temiz görünüşlü, düzgün konuşan, iyi eğitim görmüş birisini yarın sabah geleneksel partilerimizden herhangi birinin başına geçirsek, yıllardır tanınan liderlerden daha çok oy alacağı kesin gibi…
Halk gözünü dört açmış, yeni bir lider arıyor ama böyle birisinin ortaya çıkması da bu şartlarda neredeyse olanaksız.
Yeni yüzler aranıyor
Eylül ayında yapılmış bir araştırmanın sonuçlarına göre seçmenlerin yüzde 57.7’si “yeni bir siyasi oluşuma ihtiyaç var” diye düşünüyor. Böyle düşünen bir kitlenin kafasında muhtemel adayların da olmasını beklemek gerek ama gerçek hiç de öyle değil. Aynı araştırmaya göre seçmenlerin yüzde 41.5’i bu yeni siyasi oluşumu yönlendirecek herhangi bir isim öneremiyor.
Halkın siyasetten giderek umudunu kesmesi sonucunu doğuracak bu gelişmenin demokrasimiz açısından nasıl büyük bir tehlikeye gebe olduğunu görmemek için kör olmak gerek.
Yenilen gitseydi…
Türkiye siyasetinin gelenekleri, başarısız olanın istifasını zorunlu kılma yönünde şekillenmiş olsaydı çözüm çok kolay olacaktı.
Son seçimi kaybeden liderler yerlerini yenilerine bırakacaklar ve halk da iktidardakilerden memnun kalmayınca bu yenilere yönelme olanağını elde edecekti.
Bizde böyle olmuyor. Kimse yenilgiyi kabullenip istifa etmediği gibi seçim yenilgisinden sonra bir anlık gafletle istifa edeni dahi kolundan tutup zorla yeniden eski yerine getiriyorlar.
Böyle olunca sistem tıkanıyor, iktidardan aradığını bulamayan seçmen muhalefete döndüğünde bir süre önce deneyip beğenmediği aynı yüzlerle karşılaşıyor.
Çözüm belli ama…
Bunun çözümü ise Siyasi Partiler Kanunu’nun değişmesinden geçiyor. Özetle yazacak olursam:
– Siyasi partilere üye olmanın parti ağalarının tekelinden kurtarılması, isteyen herkesin istediği partiye üye olmasının sağlanması gerekiyor.
– Milletvekili seçimlerinde partilerin genel merkezlerine tanınan kontenjan haklarının son derece sınırlı sayıda olması gerekiyor.
– Milletvekili adaylarının, partilerin tüm üyelerinin katılacağı, yargı gözetiminde gerçekleşecek bir ön seçimle belirlenmesi gerekiyor.
– Seçilmiş il, ilçe yönetimlerinin genel merkezlerce keyfi olarak görevden alınmalarının önüne geçmek gerekiyor.
– Parti genel başkanlığını belirli bir süreyle sınırlandırmak gerekiyor.
Bunları gerçekleştirebilirsek, yeni bir siyasetçi kuşağını yaratma yolunda çok önemli adımlar atabiliriz.
Şimdi diyeceksiniz ki, peki bu değişiklikleri kimler yapacak?
İşte yanıt bulunması en zor soru bu. Aynı zamanda büyük bir çelişkiyi de içinde barındırıyor.
Mevcut siyasi kadrolardan, kendi sonlarını hazırlayacak bir kanun çıkarmalarını bekliyoruz…
Ve öyle görünüyor ki “araba devrilene kadar” daha çok bekleyeceğiz…