Erdoğan parasal kaynaklarını açıklamalı
Yeni bir Ergun Göknel olayıyla karşı karşıyayız. İGDAŞ’da ortaya çıkarılan yolsuzluk da gerek amaçları ve gerekse yöntemleri bakımından İSKİ skandalının neredeyse ikizi gibi.
Bu olayda da belediye, bazı kuruluşlardan fahiş fiyatlarla ‘hizmet ya da mal satın alıyor’, aradaki fark da bir yandan siyasi harekete destek olarak aktarılırken bir bölümü de ‘aracı’ların ceplerine kalıyor.
İGDAŞ’a 39 milyar liralık bir iş için 339 milyar liralık fatura kesen İroni A.Ş.’nin ortaklarından Abdullah Topel Coşkun’un, Hesap Uzmanları Kurulu’nun soruşturması sırasında verdiği ifade bunu açıkça ortaya koyuyor:
“İGDAŞ herkese para saçıyordu. Tufan Mengi ile yaptığımız anlaşmaya göre aldığımız 100 liralık işin 10 lirası bize kalıyor, 90 lirasını da ona aktarıyorduk.”
Yardım mı, hortum mu?
Tufan Mengi isimli şahıs, hatırlayacaksınız, Albayraklar Skandalı’nda da karşımıza çıkmıştı. Kendisi Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘kasası’ olarak tanınıyor.
Bu kişinin çeşitli yöntemlerle belediyelerden hortumladığı paranın önemli bölümünü Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi hareketini desteklemek için kullandığı biliniyor. Tıpkı Ergun Göknel’in İSKİ’nin parasını çeşitli kuruluşlar aracılığıyla o zaman İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni elinde tutan partisine aktarması gibi.
Recep Tayyip Erdoğan siyaset sahnesinde bir lider olarak ortaya çıktığından beri bunca masrafı nasıl finanse ettiğini ısrarla açıklamıyor. Bu yöndeki hiçbir soruya yanıt vermiyor.
Ancak kamu görevlilerinin araştırmaları derinleştikçe görüyoruz ki ‘yardımsever yandaşlar’ kavramının arkasından daha önce belediye paralarını hortumlamış kuruluşlar çıkıyor.
Recep Tayyip Erdoğan’ın neden susmak zorunda olduğu, neden sorulara yanıt veremediği daha iyi anlaşılıyor.
Erdoğan bundan sonra da siyaset hayatını sürdürmekte kararlıysa vakit geçirmeden hareketinin parasal kaynaklarının neler olduğunu açıklamak yükümlülüğünü de yerine getirmeli.
Siyasete finans gerek
Türkiye’nin en önemli sorununun yolsuzluklar olduğu konusunda genel kabul gören bir görüş var.
Herkes bu görüşte, ama nedense yolsuzlukları da bir türlü önleyemiyoruz. Muhalefetteyken en büyük yolsuzluk düşmanı olanların, iktidara gelince kendilerinden öncekilerin kullandığı yöntemlerle soyguna devam ettiklerini görüyoruz.
Bunun tek sebebi acaba ‘paranın yüzünün tatlı olması’ mı?
Bence bunun kadar önemli bir başka neden daha var: Türkiye’de genel olarak siyaset bu tür yolsuzluklarla finanse ediliyor.
Siyasi görüşü ne olursa olsun eline iktidarı ya da bir belediyeyi geçirenler buradan elde ettikleri kaynaklarla bir taraftan yandaş kadrolarını beslerlerken diğer yandan da siyasi harekete maddi destek sağlıyorlar.
Şeffaflık şart
Seçim çalışmaları, liderlerin ihtiyaçları, parti faaliyetinin zorunlu kıldığı masraflar bu yolla karşılanıyor. Hazine’nin siyasi partilere ödediği yardım paraları bunun yanında devede kulak kalıyor.
Bunu önlemek aslında mümkün. Partilerin gelir ve giderlerinin şeffaf olmasını sağlamak, özellikle seçim dönemlerinde yapılan harcamaların bu gelirle uyumlu olup olmadığını ölçmek, partilere nakdi ya da ayni büyük bağışlar yapanların bunu neden ve nasıl yaptıklarını görmek yeterli.
Bu sağlanabildiği gün siyasetin yolsuzlukla finanse edilmesinin de önüne geçmek mümkün olabilecek. Ve emin olun, hiç olmazsa belediyelerde, halkın parasının böyle fütursuzca çalınmasının önüne geçilecek.