Stratejist Michael Porter “Strateji daha iyi olmakla değil daha farklı olmakla ilgili bir şeydir” diyor. Bu söze Prof. Dr. Arman Kırım’ın “Mor İneğin Akıllısı” isimli kitabında rastladım. Ve aklıma haftalardır onunla yatıp kalktığımız “Popstar” yarışması geldi..
Konunun magazinel boyutlarıyla ilgili değilim. Bu yarışmanın bize çok önemli bir Türkiye fotoğrafını da sunmakta olduğunu düşünüyorum.
İç görüleri ne?
Toplumbilimsel araştırmalarda kullanılan bir yöntem var. Adına “focus grup çalışması” deniliyor. Bir ürün ya da bir konu ile ilgili olarak tüketicinin ya da ilgili kişilerin “iç görülerini” ortaya çıkarmaya yönelik bir araştırma yöntemi bu..
En az yedi – sekiz kişi bir odaya toplanıyor ve mesela bir ürün hakkındaki görüşlerini anlatmaları isteniyor. Odanın öteki tarafında, camlı bir bölmenin arkasında uzmanlar yer alıyor. Ürün müdürleri, araştırmacılar, reklamcılar vs.. Uzmanlar, içerideki konuşmalara hiç katılmadan ve yönlendirici herhangi bir davranışta bulunmadan konuşmaları izleyip, “hedef kitleyi” temsil ettiği düşünülen grubun ürünle ilgili fikirlerini ve tutumlarını anlamaya, ölçmeye çalışıyorlar.
Bir tür ‘focus grup’..
Popstar’ın SMS ile oy kullanan “Halk Jürisi”ni böyle bir “focus grup”a benzetiyorum.
Tutum ve davranışlarını oy verdikleri ya da vermedikleri kişilerin kimlikleriyle ortaya koyan bir büyük “focus grup”..
Altı kontöre kıyıp adaylara puan yağdıran “halkımız”, büyük bir olasılıkla Porter’dan ve “starejisi”nden de haberdar değil ama “farklı olanı” seçiyor..
Mesela günlük yaşamlarını sürdürürken engelli kişilerin ne zorluklar çektiklerini, engelli çocukların okullarına bile doğru düzgün gidemediklerini çoğu kez görmezden geliyor ve yok sayıyor ama karşılarına somut bir engelli çıktığında onu oylarıyla birinci yapabiliyor.
Oylar farklı olana
Geçmişinde bir cinayet olan yarışmacıyı, şarkıları abuk sabuk hale getirmesine rağmen sırf bu farklılığı nedeniyle birinci seçiyor.
“Uzman jüri”den kaynaklanan birçok ırkçı eleştiriye rağmen, büyük bir olasılıkla kendileri de böyle düşündükleri halde Rus yarışmacıya sırf bu “kabul edilebilir” farklılığı nedeniyle oy verebiliyor.
Ama çoğu kişiyi bile gözyaşlarına boğacak bir şekilde, yarışmanın en iyi şarkıcısını elemekte tereddüt etmiyor. Çünkü onun farklılığı “marjinal” olmasından ileri geliyor. Ve bizim ülkemiz “marjinallikleri” pek hoş karşılamayan bir halk…
Aynı şekilde yine çok iyi şarkı söyleyen en alımlı yarışmacıyı eliyor, çünkü onun farklılığı da “kabul edilebilir” bir farklılık değil.. Bizim toplumumuzun bir kadından beklemeyeceği kadar açık sözlü olması ve kendi kimliğini gerektiğinde kavga edercesine koruması belli ki “SMS jürisini” rahatsız ediyor.
Buna karşın bir şarkı yarışmasında, şarkı sözlerini her hafta unutan yarışmacı elenmiyor çünkü bizler de zaten böyleyiz. Toplumsal hafızası zayıf olan bir halk, şarkı hafızası zayıf olan yarışmacıyı kendisine daha yakın buluyor belli ki..
Bu büyük “focus grup”un tutumu, zamanında Turgut Özal’ın, Bülent Ecevit’in, Süleyman Demirel’in şimdi de Recep Tayyip Erdoğan’ın, neden ilk ortaya çıkışlarında bütün oyları silip süpürdüğünü de gösteriyor.
Turhan Feyzioğlu’nun, Ferruh Bozbeyli’nin, Ali Talip Özdemir’in neden hiçbir zaman büyük bir siyasi başarı gösteremediklerinin açıklaması da bu..
Halkı kesmiyor
Çünkü sadece iyi eğitimli, düzgün görünüşlü ve dürüst olmak halkımızı kesmiyor.. Halkımız siyasette de tercihini her zaman sıradan olmayandan, “farklı” olandan yana kullanıyor.
Popstar yarışmasını toplumbilimcilerin dikkatle izlemesi gerekiyor. Eminim daha sonra bu konuda bizlere söyleyecek çok şeyleri olacak..
