Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Beni böyle sev, seveceksen…

 Hal Sirowitz’in “Terapistim diyor ki” isimli kitabında şöyle bir “manzume” var:
Bir kadınla ciddiye bindirmeden önce işi, / dedi annem, benim onu tanımama fırsat ver. / Öyle sorular vardır ki sen soramazsın / ama ben sorabilirim

. “Neden oğlumla evleniyorsun, / çok daha temiz giyinen / biriyle evlenebilecekken?” gibi mesela. / Eğer buna karşılık o da senin pekala / temiz giyindiğini söylerse bana, / ben de anlarım ki zırdelidir bu kadın / ve de her halde en doğru seçimdir senin için.”

Gözü kördür aşkın…
Rahmetli anneannemin “gönül ota da konar, yoka da…” diye sık sık tekrarladığı sözünü hatırladım bu kitabı okurken… Kibar kadındı, biz kardeşlerimle deyişin aslını, yani “yok”un aslında neye tekabül ettiğini sokakta öğrenmiştik…
Aslına bakarsanız bunu ifade etmenin en kestirme yolu “aşkın gözünün kör olduğu”nu söylemekten geçiyor.
Aşk gerçekten de böyle bir şeydir.

Gece gündüz onu düşünmek
Bir insan, “sevgili” olarak tanımladığı kişide aslında bulunmayan çekicilikler ve yetenekler düşlemeye başlamışsa onun gerçekten âşık olduğuna yemin edebiliriz.
Dedim ya, aşk böyle bir şeydir işte… Nesnelerin çıplak gerçeklikleri içinde görünmelerine engel olan bir göz bağı!
Newton, kendisine evrenin mekanik düzenini nasıl keşfettiği sorulduğunda şu cümleyle karşılık vermişti: “Nocte dieque incubando!”
Gece gündüz onu düşünerek!

Anormal dikkat durumu
Âşık kişi böyle yapar. Newton gibi… Gece gündüz âşık olduğu kadını (ya da erkeği) düşünür, bu yüzden de başkalarının onda fark edemediği detayları fark eder, onların belirli bir düzen ve disiplin içinde bir kişilikte somutlaştığını görür ve bu özelliklere âşık olur.
Aşk, bu yüzden esasen bir “dikkat” olgusudur. Tüm dikkatini sevilene yönelten ve bu sayede başkalarının göremediği birçok iyi şeyi görebilen insanların durumu. Gasset, “Normal insanlarda ortaya çıkan anormal dikkat durumu” diyor buna…

‘Sevgim ağırlık merkezimdir’
St. Augustine de bunu tanımlıyor: “Amor meus, pondus meum: illo feror, quocumque feror”.. Sevgim ağırlık merkezimdir: Ben onun sayesinde hareket ediyorum..
Bu Latince cümleleri ukalalık için kullanmıyorum. Çok daha şiirseller, cümlelerin melodik ritmi insanın içinde bazı şeyleri de titretiyor sanki… Keşke hepimiz Türkçe’nin yanı sıra Latince de konuşabilseydik, bazı duygularımızı sanırım böyle daha güzel ifade edebilirdik… Benzeri bir “müziği” Arapça’da da yakalıyorum. Arapça konuşamıyor olmamız da bir kayıp diye düşünüyorum… Konuyu dağıtmamak için bu bahsi kısa kesiyorum ama Arapça şiir okuyan bir kadını dinleyebilseydiniz, ne demek istediğimi daha iyi anlatabilirdim o zaman…

Bir Türk sentezi…
Bugün Sevgililer Günü… Mübarek bir bayram gününün, bir başka mübarek günle çakışması hayatımızda her zaman karşılaşabileceğimiz bir şey değil.
Müslümanların kurban bayramı ile Hıristiyanların Aziz Valentine günü…
Bu iki özel günün birlikte kutlanabildiği tek yer de bizim ülkemiz… Müslüman coğrafyasında da başka örneği yok, bütün Batı aleminde de…
Bunun gerçekten özel bir şey olduğunun farkında mısınız? Bir Türk sentezi bu…

Âşıklar iklimi…
Lafı uzattığımın farkındayım.
Söylemek istediğim şu aslında: Bu dünyayı yönetme gücü sadece âşıkların elinde olabilseydi, bambaşka bir iklimde yaşayacaktık… Kusurların görülmediği, hatta yüceltildiği bir dünyada…