Irak, yeni bir Vietnam olur mu? ABD ve İngiltere’nin başını çektiği koalisyonun Irak’a yönelik başlattığı askeri operasyonun ilk gününden beri zihinlerde uyanan bir soruydu bu..
“Amatör askeri stratejistler”e bakılırsa Irak, asla bir Vietnam olmazdı: Gerillanın saklanabileceği orman yoktu, SSCB ve Çin gibi direnişe destek verecek bir devlet yoktu, Irak’ta halk zaten Saddam’ın gitmesini bekliyordu vs..
Felluce’de silahsız ve yaralı bir kişinin başına kurşun sıkılarak öldürülmesi olayı ise bizi bambaşka bir gerçeğe götürdü:
Bir ülkenin Vietnam’a dönüşmesi için orada ABD’nin askeri operasyonlar yapması yeterli!
Nitekim dünyanın neredeyse tüm gazeteleri, Milliyet de dahil olmak üzere Felluce’deki vahşeti anlatan haberlerinin bir köşesinde Vietnam Savaşı’nın simge fotoğraflarından birini kullanmakta tereddüt etmediler.
ABD aleyhtarları çoğalıyor
Dünkü New York Times’da yayımlanan bir haber de Felluce’de girişilen büyük kıyıma rağmen, ABD askerinin kentten çekilmesiyle durumun aynen eskisi gibi olacağını öngören bir askeri raporun varlığını duyuruyordu.
Demek ki, Irak’ta normal bir düzenin kurulup serbest seçimlerin yapılabilmesinin zeminini yaratacak olan şey, Felluce türü kıyımlar olmayacak.
Bu tür kıyımların sadece Irak’ta değil, bütün Ortadoğu’da ve dünyanın başka birçok yöresinde Amerikan aleyhtarlığını körüklediği de bir başka gerçek olarak karşımızda duruyor.
Ortaya koyduğu “medeniyetler çatışması” kavramıyla büyük tartışmalara yol açan Samuel Huntington’ın Türkçe de yayımlanan son kitabı ile Felluce Olayı’nı birlikte okuduğunuzda ABD’nin gerçekte ne aradığını insan daha iyi görebiliyor. (Biz kimiz? – Amerika’nın Ulusal Kimlik Arayışı, Samuel P. Huntington, CSA Yayınları, Çeviren: Aytül Özer.)
Huntington, soğuk savaşın sona ermesiyle birlikte Amerikan kimliğinin tarifinde ciddi bir sorun yaşandığını söylüyor.
Yeni düşman militan İslam
SSCB’nin dağılması, sadece ABD’yi düşmansız bırakmakla kalmadı, aynı zamanda kendisini tanımladığı “öteki”nin varlığından da yoksun bıraktı.
“Kötülük imparatorluğu komünistler”e karşı 40 yıldan fazla bir süre “özgür dünya”nın liderliğini yürüten ABD, Sovyetler’in dağılmasının ardından kendisini nasıl tanımlayacaktı?
Bin Ladin ve Saddam, ABD’ye aradığı “ortak düşman”ı altın bir tepsi içinde sundu..
Huntington şöyle diyor: “11 Eylül 2001 tarihinde Usame bin Ladin, Amerika’nın arayışına son vermiş oldu. New York ve Washington’a yapılan saldırıları Afganistan ve Irak savaşları izledi ve ‘terörizmle savaş’ın daha yaygınlaşması, militan İslamı Amerika’nın 21. yüzyıldaki ilk düşmanı kıldı.”
Belli ki Washington’a bir 4 yıl daha hâkim olacak olan “yeni tutucu”lar, bu yeni düşmana dört elle sarılacaklar.
Bu ideolojik tutum sürdüğü sürece de Ortadoğu başta olmak üzere dünya, huzur ve barışı boş yere bekleyecek gibi görünüyor.