Amerika’nın, “Irak’ı Özgürleştirme Operasyonu”nun nasıl bir “özgürlüğe” karşılık geldiği giderek daha iyi ortaya çıkıyor.
Yazımı sürmekte olan yeni Anayasa’nın ülkenin hukuk düzenini “İslami kurallara” bağlaması ve kadınların sosyal haklarını düzenleyen temel yasaların “şeriat” hükümlerine uygunluğu üzerinde tartışmalar bitmeden, şimdi de Bağdat Havaalanı’nda içki satışı durduruldu.
Irak Ulaştırma Bakanı’nın son İran gezisinden döner dönmez ayağının tozuyla havaalanındaki gümrüksüz satış mağazasında içki satışını yasakladığına ilişkin haber dünkü Milliyet’te yayımlandı.
Irak Ulaştırma Bakanlığı sözcüsünün açıklaması şöyle: “Bakan, havaalanının Irak’ın saygın ve kutsal bir parçası olması gerekçesiyle alkollü içkileri yasakladı.”
İthal edilemiyor
Irak’taki şeriatçı güçlerin “içki yasağı” ile ilgili haberi okurken, Türkiye’de bir süredir resmen ilan edilmemiş “içki ithali yasağı” uygulandığını da hatırladım.
Birçok kişi farkında bile değil, ama gümrük müfettişlerinin sürdürdüğü bir soruşturma nedeniyle bir süredir Türkiye’ye yüksek alkollü içki ithal edilemiyor.
Raflarda şu anda satılmakta olan şişeler ya yasak öncesinden kalan stoklara ait ya da Yunanistan ve Bulgaristan gibi ülkelerden kaçak olarak giren içkiler.
Kaçak içki işine girme olanağı olmayan büyük oteller, milyonlarca turisti ağırlayan tatil köyleri ve hatta ulusal havayolumuz bile bu yasaktan etkileniyor ve müşterilerine ikram edecek viski, cin, votka gibi içkileri bulamıyorlar.
İdeolojik izler…
Başbakan Erdoğan, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ertuğrul Özkök’ün bu konuyla ilgili sorusunu ise şöyle yanıtladı, belki dikkatinizden kaçmıştır diye tekrarlayayım: “Bunlarla uğraşacak zamanımız yok. Dört önceliğimiz var: Eğitim, sağlık, adalet ve güvenlik.”
Başbakan’ın bu yanıtını okuyunca basit bir “teknik durum” olduğunu varsaydığım içki ithali yasağının gerisinde “ideolojik izler” de taşıdığını düşünmeden edemedim.
Başbakan’ın bu yanıtı en hafif deyişle “demagoji” olarak nitelenebilir, çünkü içki ithali ile ilgili engellerin çözümlenmesi işi, herhalde memleketin “eğitim, sağlık, adalet ve güvenlik” meseleleri ile ilgilenilmesine engel olmamalı.
Turizm için önemli
Öte yandan şöyle bir ekonomik gerçeğimiz de var: Turizm, halen bu ülkenin en önemli endüstrisi ve buradan elde ettiğimiz gelir ülke ekonomisinin önemli bir gücünü oluşturuyor.
Ve bu da herhalde Başbakan’ı da yakından ilgilendiren bir durum olmalı diye düşünüyorum.
Mesele, “bazı kişilerin keyfi için bununla mı uğraşacağım”dan çok daha ötede. Çünkü o bazı kişiler, istedikleri içkiyi kaçak olarak ülkenin her yerindeki dükkânlarda kolaylıkla bulabiliyorlar.
Ama her biri ciddi işletmeler olan büyük turizm tesislerimizin böyle bir olanağı yok.
Eğitim meselesi!
Geçenlerde konuştuğum bir üniversite hocası, bazı tarım meslek yüksekokullarındaki “alkollü içki üretimi” ile ilgili derslerin bile kaldırılmak istendiğinden, seçmeli hale getirilmesi çalışmalarının sürdürüldüğünden söz etmişti. Hoca, sirke yapmak için bile bunları öğrenmeleri gerekmiyormuş gibi, bazı öğrencilerin “dini” gerekçelerle bu derslere girmek istemediğini de anlattı.
Öyle görünüyor ki hükümetin, içki ithali ile ilgili sorunun çözümlenmesi için kılını kıpırdatmak istememesi de benzer bir “ideolojik tutum”dan kaynaklanıyor.